Gündem: Türkiye’yi Orta-Doğu’dan Dışlamak

 

 

 

Suriye savaşı başladığında ABD, “Türkiye’nin stratejik ortakları olduğunu, ılımlı İslam demokrasisi ile bölge ülkelerine siyasi rol model olacağını ve bölgenin Türkiye liderliğinde yapılandırılacağını” söylüyordu.

Türkiye, kendisi için “Orta-Doğu liderliği” demek olan bu vaatlere “balıklama atladı.”

ABD, “bu bölgesel bir mesele, bizi ilgilendirmez” cevabıyla Saddam’ı da Kuveyt işgali için cesaretlendirmişti. Saddam’ın başına neler getirdikleri malum.

Demem o ki; gaz vermek, sonra ortada bırakmak ABD’nin sıkça başvurduğu siyasi taktik ve hilelerdendir.

ABD, Türkiye’yi bölge lideri ve siyasi rol model gördüğünü de söyler. Rusya ile işbirliği de yapar. “Nükleer program krizi”ni tatlıya bağlayıp can düşmanı (!) İran ile de barışır. NATO’da müttefik olduğu Türkiye’yi de satar.

Suriye Savaşının temel amacı, “PYD idaresinde Kuzey Suriye Özerk Kürt devleti” kurdurarak gelişen, güçlenen, kendi silahını yapan, lider bir Türkiye’nin önünü kesmek.

Türkiye, ABD’ye “PYD terör örgütüdür, ilişkilerinizi kesin” demekle savaşın amacını anlamamış görünüyor.   

Gelişmeler, Türkiye’nin Suriye’deki “stratejik satranç oyunu”nu kaybetmek üzere olduğunu gösteriyor. Her gün Türkiye’nin kırmızı çizgileri aşılıyor. Türkiye adım adım Ortadoğu’dan dışlanıyor.

Türkiye, “güvendiği dağlara kar yağdığını” gördü. Ama “atı alan Üsküdar’ı geçti.”

Türkiye “uçuşa yasak güvenli bölge oluşturma” tezini ABD’ye kabul ettirmek için çok zaman kaybetti.

Baktı ki; ABD ve müttefikler ayak sürüyor, Türkiye; -Rusya gelmeden önce- sınır boyunca on kilometre içeriye girerek bir oldu-bittiye getirip, de facto (fiili) güvenli bölge oluşturabilir, mültecileri burada istihdam edebilirdi.

Böylece Türkiye, PYD’nin alan hakimiyetini genişletmesini engelleyebilir, muhalifleri cesaretlendirebilir, Bayır-Bucak Türkmenlerini koruyabilir, en önemlisi Suriye masasında daha aktif bir rol alabilirdi.

ABD ve müttefikler elbette buna tepki gösterirlerdi. O zaman -şimdi söylendiği gibi- “ya savaşı durdurun”, ya da “ülkelerini işgal ettiğiniz bu insanları doyurun ve barındırın” diyebilir, mültecileri Avrupa üzerine salabilirdi.

Şimdi, Türkiye’nin iki seçeneği kalmıştır.

Suriye’ye askeri müdahale yapmak Türkiye’nin intiharı olur. Türkiye, İncirlik kozunu da kullanamaz.

Tek seçenek kalıyor: Olayları seyretmek.

Ha bir seçenek daha var: Vatandaşa “Adam PYD terör örgütü değildir diyen ABD’ye ve kapıları açın diyen BM’e nasıl da çıkıştı, helal olsun” dedirten avutucu, gurur okşayıcı, ama sonuca etkili olmayan demeçler vermek.

Bu gidişle Allah korusun birkaç yıl sonra “Türkiye’nin parçalanması” gündeme gelecek.”

Elbette “parçalanmak istemiyoruz” diyeceğiz. Ama “bu gündemimizde yok” cevabını alacağız.

Efendim, sarayın baş aşçısı bıldırcın, keklik, ördek gibi eti lezzetli kuşları toplantıya çağırır.

Kuşlar, “beslenmek için bin bir güçlüğe katlanmamıza gerek kalmayacak, sarayda rahat yaşayacağız” sevinciyle toplantıya katılırlar. Baş aşçı kuşlara “hoş geldiniz” dedikten sonra sorar:

-“Hangi sosla yenilmek istersiniz?”

Büyük bir sessizlik...Kuşlardan biri tüm cesaretini toplayarak titrek bir sesle:

-“Ama biz yenmek istemiyoruz” diyebilir. Baş aşçı:

 “Bir dakika gündeme bakayım” der. Sonra gayet sakin bir eda ile cevap verir:

 “Kusura bakmayın bu gündemimizde yok”


Yazarın Diğer Yazıları