DÜNYA İSLÂM'I BEKLİYOR

Batı ve İslam kültürü arasındaki temel fark paylaşmayı bilmektir. Batı, bencil ve çıkarcıdır. Müslüman paylaşımcıdır. Müslümanın tüm hal, hareket ve davranışlarını yönlendiren  ahiret  inancı ve imtihanıdır. Batı insanı dünya menfaatinden başka kutsalı olmayan- seküler- bir anlayışa sahiptir. Yaşanmış birkaç örnek verelim:

Almanya’da çalışan bir akrabam, “ bir pazar sabahı  Alman komşum balkonda  şarkılar  söylüyordu. Neşeliydi. Nedenini  sordum. Oğlum on sekizini bitirdi. Bugün evden ayrılacak.  Çok mutluyum.” dediğini aktarmıştı.

Bir dostum; “Fransa’ya iş görüşmesine gittim. Fransız iş adamı bizi ağırlamak için evine davet etti. Çok mükellef bir sofra hazırlatmıştı. Neşe ile yemeğimizi yerken zil çaldı. Misafirini yan odaya aldı. Tekrar sofraya döndü. Kimin geldiğini sorduk. Amerika’da yaşayan, üç yıldır görüşmediği kardeşinin geldiğini anlattı. Birlikte yiyelim dedik. Hayır, bu yemek ancak bize yeter. Onun hakkı yok” dediğini ve hayretler içinde kaldığını anlatmıştı.

Batı’nın dünya siyaseti “kardeşiyle yemeğini  paylaşmayan, oğlu evden ayrılıyor diye bayram yapan ”  anlayışın ürünü aslında. Bu anlayış, petrolü, doğalgazı, yer altı ve yer üstü zenginliklerini başkalarıyla paylaşır mı?

Mısır darbesinin arkasında işte bu Batılı senaristler var. Sahnedekiler senaryoyu oynayan aktörler.

Batılıların, güdümündeki Müslüman ülkelerle bir sorunu olamaz. Hatta sömürebildikleri  için böylelerini  -sağmal hayvanları sahibinin sevdiği gibi- pek severler.

Doğu bloku yıkılınca oluşan tek kutuplu dünyada en çok korktukları İslam Birliği.

“ Batı’nın Ortadoğu politikası”  bu birliği engellemek için döndürdükleri  fırıldakların adıdır.

Yusuf Kaplan’ın isabetle belirttiği gibi 1970'lerde Kissenger ve Bernard Lewis 'İslâm'a karşı İslâm' projesi, yani  Şiî dünyasının güçlendirilmesi, Sünnî omurganın çökertilmesi  teorisini ortaya koymuştur.”

 Şii’ler alınmasın. Şiiler çoğunlukta olsaydı, İslâm dünyasını ortadan bölmek için tam tersini yaparlardı.

Humeyni'nin İran'da devrim yapmasına göz yummaları, hatta desteklemeleri,  işgal sonrası  Irak’ın başına Şii Başbakan ve Kürt Cumhurbaşkanı getirmeleri, İslâm’a aykırı fanatik, marjinal, etnik, mezhep ve kabîle  anlayışlarını körüklemeleri, Müslüman Irak’ı  üçe bölmeleri hep bu politikanın sonuçlarıdır.

Petrol olunca BM kararlarını beklemeden Libya’ya saldıran Batı, İran destekli  Şii Esed’in yüz binden fazla insanı katletmesini “evladı ayrılınca  bayram yapan”, “ sevgi yoksunu ”  insan tipinin aymazlığıyla seyrediyor.

Menfaat ağları ile kanser gibi sardığı petrol zengini Suud  v.d. Arap ülkelerini kullanarak Mısır darbesini destekleyip İhvan'ın  temsil ettiği Sünni  İslâm’ı ezdirmelerinin gerisinde de Amerika, İsrail  ve İngiltere var.

Mısır’da Mursi’yi devirenler, İslam birliğinden söz eden Özal’ı zehirleyenler, 28 Şubat darbesiyle Erbakan’ı  düşürenler  hep aynı mihraklardır. Hedef; Batı’nın önündeki en büyük engel olan  İslâm dünyasının  Sünnî ana damarı /omurgası Türkiye ve Mısır’ın çökertilmesi, belinin kırılması veya ortadan kaldırılmasıdır.

Böylece İslâm dünyası dize getirilerek, yeniden tarihe girmesi, insanlığı mutlu edecek bir medeniyet kurması önlenecek.  Zira;  İslâm hayata geçirilemezse 500 yıldır insanlığın baş belası, zorba Batı egemenliği sürer.  

Dünya İslâm'ı  bekliyor. İnsanlık; İslam’ın medeniyet, renk, dil, din, düşünce farkı gözetmeyen bir dünyayı armağan etmesini bekliyor. Yaşadıklarımız insanlığın doğum sancıları.

Ancak bunu Batı’nın, hayat tarzını, kültürünü, ekonomik ve siyasi sistemini benimseyerek ve onun dümen suyunda hareket ederek başarmamız mümkün değildir.

İslamın temel ilkelerini ve kurduğumuz medeniyetlerle ortaya koyduğumuz tarihi birikimimizi hayata geçirmek,  insanlığın sorunlarına çağdaş çözümler üretmek gerekiyor.

Bu  sorumluluğu yerine getiremezsek, insanlığın yok oluş sürecinin hesabını veremeyiz…  


Yazarın Diğer Yazıları