Bölücü Terörün ‘Dokunulmazlık Zırhı’na Dokunulsun

7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri öncesi birçok yazar ve fikir adamı ısrarla “HDP Meclis’e girerse meşru muhataplar ile Kürt sorununun daha rahat çözüleceğini, aksi halde gerilimin artacağını” savundular. 

Bu fikirler, yazılı ve görsel medyada bir “proje ve algı operasyonu” olarak yoğun biçimde dile getirildi.

Çoğu bu algı operasyonuna iyi niyetle kapıldılar, ama çok saf olduklarını acı biçimde anladılar.

HDP, 1 Kasım’da “temsilcim olsun, sorunları siyasetle Meclis’te çözsün” diyenlerin oyları ile zor da olsa barajı aştı, grup kurdu ve üçüncü parti durumuna geldi.

Ama HDP, seçmen iradesini hiçe sayarak PKK’nın şehir işgaline, hendek ve bombalı tuzak terörüne “direniş” dedi. Masum insanların ölmesine Kürt halkının perişan olmasına neden oldu.

“Akan kan durur mu?, terör biter mi? arzu, ümit ve beklentisi ile hukuk işletilmedi. 

Bu hoşgörü ortamından faydalanan PKK’nın silah depolaması, silahlı milisler oluşturması, mahkemeler kurması, vergi adıyla zorla para toplaması, HDP’nin açıkça terörü övmesi, halkı isyana çağırması görmezden gelindi.

Suça ve suçlulara tolerans gösteren başta siyasi iktidar, yargı ve basın suç ortaklığı yaptılar.

Hukuksuz iyi niyetin, kötüleri ve kötülükleri durduramayacağı çok acı biçimde ama geç anlaşıldı.

Diğerlerini saymaya gerek yok. Demirtaş’ın sadece “ Kobani çağrısı” dokunulmazlığının kaldırılması ve yargılanması için yeter de artardı bile.

 Bu suçlar, AB Venedik ölçülerine göre de dokunulmazlığı kaldırma ve HDP’yi kapatma nedenidir.

“İnsanları şiddete, teröre, öldürmeye, vatanı bölmeye azmettirme suçlarının cezası ” Ceza Kanunu’nda olsa “idam”, mevcut Ceza Kanunu’na göre de ağırlaştırılmış müebbet hapistir.

 “Dokunulmazlıklar kaldırılırsa mağdur edebiyatı yaparlar, PKK’nın ekmeğine yağ sürülür, HDP grubu Meclisi terk edip Güneydoğu’da kendi meclisini kurabilir,  Batı bunu istismar eder” gibi tezler anlamını yitirmiştir. 

Bu tezleri savunanlar şu sorulara doyurucu cevaplar vermek zorundadırlar.

Hukuk devleti, bu kadar ağır suçlara ve faillerine karşı sessiz mi kalsın?

İşledikleri bunca suç cezasız kalır, dokunulmazlıkları sürerse, hukuk çiğnenmez mi?

Terör, suç ve suçlu meşrulaşmaz m?  Yaptıklarının yanlarına kalması cesaretlerinin artmasına, daha da küstahlaşmalarına, ihlallerinin iyice çığırından çıkmasına neden olmaz mı?

Yasaların askıya alınması pahasına gösterilen taviz ve toleransın çözüm sürecini başarıya ulaştırmaya, HDP’yi de parlamenter sistem içinde tutmaya yetmediğini çok acı biçimde öğrenmedik mi?

Kurultayda, PKK’nın giriştiği silahlı isyanı destekleme kararı alınması HDP tüzel kişiliğinin de gırtlağına kadar suça battığını, dokunulmazlıklar yanında HDP’nin kapatılmasının da zaruri hale geldiğini göstermiyor mu? 

Siyaset kılıfı ile vatanın bölünmesine destek vermek siyasi hak ve hürriyet kapsamında sayılabilir mi?

Hiçbir vatansever bu sorulara HDP’nin yaptıklarına hak verecek biçimde cevap veremez.

Türkiye “Partiya Azadiya Kürdistan” partisi kurulmasına izin verecek kadar siyasi hak ve hürriyetin, şiddet içermedikçe her türlü fikri ifade edebilme özgürlüğünün olduğu bir ülkedir. 

Açıkça şiddeti ve terörü övmek, halkı isyana teşvik etmek İfade özgürlüğü de değildir siyaset de.

Siyasetin temel paydası “şiddete, teröre ve ayrılığa karşı olmak.” tır.

Bu Millet; şerefine, vatanına, dinine, bağımsızlığına dokunanlara tarihte öyle dokunmuştur ki…


Yazarın Diğer Yazıları