BATUM PENCERESİNDEN KAYBETTİKLERİMİZ

 

 

 

 

Batum.

Bizden koparılan nazlı sevgili.

Geçenlerde kavuştuk. Gezdim. Hasret giderdim.

Hasret kalınan sevgiliye kavuşmanın sevinç ve heyecanını duydum.

Sarp sınır kapısından Gürcistana geçer geçmez hemen bir taksici yaklaştı.

Bozuk bir Türkçe ile beni Batuma götürebileceğini söyledi. Tanıştık. Adı Konstantin idi. Akşama kadar Batumu gezdirmesi ve rehberlik etmesi için anlaştık.

Şehri gezdim. Osmanlı eseri Orta Camiinde namaz kılma, cemaatle sohbet etme fırsatı buldum. Kendimi Türkiyede hissettim. Osmanlının izleri hala tap taze, hala sıcacıktı.  

Gezerken yolumuz tarihi bir kiliseye düştü. İçeriye girdik. Bir cenaze ve Hristiyan adetleri ve dini ritüellerine göre düzenlenen bir cenaze töreni vardı. İlk kez izleme fırsatı buldum.

Katafalk, kilisenin ortasına konulmuş, çevresine yaslı cenaze yakınları dizilmişlerdi. Kadınlar siyah giyinmişler, saçlarını yarım örtmüşler, kalın siyah gözlükler takmışlardı.

Şamdanlarda dizi dizi yanan cılız mumlar loş ve mistik bir ortam oluşturuyordu. Çok garip biçimde  bunu elemlerinin ayrılmaz parçası, görevlerini yapmanın yegane yolu olarak gördükleri belli oluyordu.

Kiliseye girince bizim Konstantin girişteki vezneden üç mum, bir karanfil satın aldı. Mumları yaktı, şamdanlara yerleştirdi. Karanfili de katafalkın üzerine bıraktı. Arkasından istavroz çıkararak kendince görevini tamamladı.

Batumun vatan toprağından koparılmasına duyduğum hüzün, yerini büsbütün derin bir kedere bıraktı.

Meclis-i Mebusan’ın belirlediği Misak-ı milli sınırları içindeki topraklar kaybedilmekle kalmamış, Türkiye Müslümanları bile zaman içinde düşman kültürü ile özdeşleştirilmişti.

Cenaze yakınlarının mum yakmaları, tabuta karanfil koymaları, siyah kıyafet giymeleri, kadınların saçlarını yarım örtmeleri ve kalın siyah gözlük takmaları size tanıdık gelmiyor mu?

Eğer bizler de bilerek veya bilmeyerek Hristiyan ve kilise adetleri ile bire bir aynı cenaze törenleri düzenliyorsak Çanakkalede, Sakaryada niye savaştık?

Dedelerimiz Allah Allah diyerek din, vatan ve bayrak uğruna bunun için mi şehit oldu?

Emperyalist Batı’yı denize döken biz miyiz?

Yoksa Batı; bilmediğimiz, bilemediğimiz bir biçimde Batı kültür ve medeniyeti adı altında bizi kökten ve temelli esir mi aldı?

Devleti kuran çoğu yöneticinin dini değerlerimizle kavgalı olması tesadüf mü?

Son yıllarda yapılan çeşitli araştırmalar, işgalciler çekildiği halde, işgalcilerin kültür, ilke medeniyeti üzerine oturan bir devlet sisteminin kurulması üzerine anlaşıldığını gösteriyor.

Böyle değilse Batılı işgalcilerle her alanda ittifak etmemiz, onlara pazar olmamız, kuzu sarması ilişkilerimiz nasıl izah edilebilir?

Bir kısım insanımızın cenaze törenlerinin Hristiyanlara benzemesi  sadece bir örnek.

Kurtuluş savaşı verdiğimiz emperyalistlerin her alandaki örf adet ve uygulamalarını almamız aslında hala onlara esir olmak anlamı taşımıyor mu?

Ey iman edenler! Yahudileri de Hristiyanları da dost edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse muhakkak o da onlardandır. Muhakkak ki Allah zalim bir toplumu hidayete erdirmez. (Maide-51)


Yazarın Diğer Yazıları