Başörtüsü Hak Ve Sorumluluktur

Hiç şüphe yok ki; son otuz yıldır dindarlar, başörtülüler ve aileleri çok mağdur edildi. Millet çok büyük acılar yaşadı. Bu zulmü yapan, savunan ve destekleyenlerin belirli ve basmakalıp söylemlerini artık ezberledik.

En meşhur dayanakları, laikliğe aykırılık iddiaları.

Laikliğin teorik hukukta“inananların inanmalarına, inanmayanların inanmamalarına  karışmamak, bunları rahatça ifade etme  ve  inançlarını yaşama ortamlarını  sağlama”, “din ve devlet işlerinin ayrı olması”, “devletin dini kurallarla yönetilmemesi”  biçiminde tanımlandığı hususunda ittifak var.

Bu tanımlara göre Diyanet İşleri’nin devlete bağlı olması, bütün imam ve vaizleri devletin  ataması “laikliği zedeler”.  Ama; Laiklik takıntısı olanların Diyanet’in Başbakanlığa bağlı olmasını eleştirdiğini duymazsınız.

Kendini “gelişmiş ve modern” sananlar, “beğenmedikleri” halka “efendiliklerini” bu tür anlamsız davranışlarla kanıtlamaya çalışırlar.

Bundan vazgeçtiklerinde, toplum gürbüzleşip, gelişecek  ve gerçekten güçlenecektir.  Ama, “biz güçlü olalım” takıntısıyla bunu istemeyenler yüzünden güçsüzleşiyoruz.

Çocukluğu kötü geçen, sevgisiz yetişenlerin sorunlu olduğu gibi, bu devletin eğittiği elitler de sorunlu.

Dine, başörtüsüne karşı “dedem hacı, babaannem başörtülü' demeleri bu elitlerin başka bir incileri.

Oysa mükafatın da mücazatın (cezanın) da şahsi olması genel hukuk kuralıdır. “Babaannenin başörtülü dedenin hacı, olmasından bana ne…? Sana ne…? Yoksa siz saltanatçı mısınız? Sen adam mısın?, ben ona bakarım.

Devlet idaresinde etkileri olmayacağı için, okumayanların örtünmesinin sakıncası yok onlar için.  Ama dindarlar, başörtülüler okur, meclise girer, devlette görev alır, toplumda etkin olurlarsa,   bu elit azınlığın devlet gücünü kullanarak- sürdürdükleri saltanat ve menfaatleri biter. İşte onların kabusu bu.

“Beğenmeyen Arabistan'a gitsin” diyecek kadar bu ülkenin sahibi sanırlar kendilerini.

Dindarları da bir o kadar ötekileştirirler ve ikinci sınıf vatandaş olarak görürler.

CHP’li Muharrem “başını açma özgürlüğünden vazgeçen  kadınların özgürlüğü adına başörtüsüne karşı çıkıyoruz” diyor.  İşte İnce’den bir inci daha. Böyle olsa bile inancı için zevklerinden vazgeçenlere saygı duysana.

Birileri çıkıp, “başını açan, örtünme özgürlüğünden vazgeçtiği için, kapanmaya mecbur ediyoruz” derse, ne diyecek O Zat? Başın zorla örttürülmesi de açtırılması da ceberutluk ve “Modern Tiran’lık” tır.

“Türban siyasi bir semboldür” jiklet klişesinden de bıktık. Varsayalım öyle. Yakandaki rozet siyasi sembol değil mi? O zaman siyasi sembolleri ve hatta siyaseti de yasaklayalım.

Başörtüsüne karşı çıkanlara naçizane bazı tavsiyelerim var.

“İnancım için örtüyorum” diyenlere “hayır bu siyasi simgedir” diyerek  niyet okuyuculuğu yapmaktan vazgeçin.  Zira, niyet okumak realite körlüğü yaratır. 

Dine karşı olduğunuz için başörtüsüne karşıysanız, vazgeçin. Zira dini, hiçbir güç yasaklayamamış, ortadan kaldıramamıştır. Dinin teselli gücünü, yaşama anlam katma özelliğini ve ölümden sonra hesap verme fikrini ilimde arayın. Buna da karşıysanız, bilimsel gelişmeye ve düşüncenin ilerlemesine de karşısınız demektir.

Cumhuriyet tehlikede diye korkmayın. Asıl “Tek Parti Cumhuriyeti”ne takılıp kaldığınız için korkun.

Özgürlükler yok olur diye korkuyorsanız, herkesin özgür yaşayacağı çözümler üretin.

Laiklik tehlikede diye karşı çıkıyorsanız, laikliği din karşıtlığıyla karıştırıp karıştırmadığınızı sorgulayın.

Dinde başörtüsü yok diyorsanız, bu hususu konunun uzmanlarına bırakın. Bilimsel cahillik yapmayın.

Başörtüsü ‘gericilik’ diyorsanız, asıl gericiliğin öğrenme hakkını engelleme olduğunu, gericilikle mücadelenin dinle mücadele değil, cehaletle mücadele olduğunu unutmayın.

Başörtüsüne ‘bazı siyasîler sahip çıkıyor’ diye karşıysanız, siz de sahip çıkın ve savunun.

Güçle dogmalarınızı kabule zorlarsanız, dinî veya modern görünümlü de olsanız  Ortaçağ’a aitsiniz.

Dinin emrini ifa eden başörtülü kardeşlerimizi tebrik ediyor, naçizane bazı tavsiyelerde bulunuyorum. 

Başörtüsü yasakları büyük ölçüde aşıldı. Bunun kıymetini bilin ve şükredin.

Başörtüsü hem bir hak, hem de bir sorumluluktur. İnancınız için örtünmek onun içini doldurmayı -dışını da içini de örtmeyi- gerektirir. Gerçek tesettür bu bütünlükle sağlanır.

Başörtüsü dini değer, anlayış ve hayat tarzımızı temsil eder.

Başörtülü, sakız çiğneyerek, sigara içerek  dolaşamaz, karşı cinsle sarmaş dolaş olamaz.

Başörtülü, dürüstlüğü, çalışkanlığı, hoşgörüsü, ahlak  ve erdemiyle çevreye örnek olmalı, ışık saçmalıdır.

O ha   O halde örtündüğünüz gibi yaşamalı , yaşadığınız gibi örtünmelisiniz.

 


Yazarın Diğer Yazıları