AZERİ-ERMENİ SATRANCI

Hatırlanacağı gibi Ermenistan, 12 Temmuz'da da Azerbaycan'ın Tovuz iline saldırmış, 22 Temmuz 2020 tarihli bu sütunlarda kaleme aldığımız yazımızda konuyu değerlendirmiştik.

1994'te sağlanan ateşkese rağmen çatışmalar yer yer tekrarlanıyor. Bu kez Ermenistan 27 Eylül 2020 saat 06.00 sıralarında Azerbaycan'ın sivil hedeflerini vurdu. Azerbaycan, saldırıya en sert şekilde karşılık vererek Dağlık Karabağ'daki bir kısım topraklarını Ermenistan işgalinden kurtardı. Şiddetli bir savaş başladı.

Rusya'dan koparak bağımsızlık elde eden bu iki ülkenin siyasal zihniyet ve kurumsal yapıları hâlâ Sovyet kodlarını taşımaktadır. Örneğin, Azerbaycan Türkiye ile Türkçe, Rusya ile Rusça konuşmaktadır.

Elbette Ermeni-Azeri savaşı; bölgesel ve küresel aktörlerden bağımsız olarak düşünülemez.

En son 7 Temmuz'da Aliyev'in, "Askeri çözüm mümkün değil" diyen Minsk Grubu eş başkanlarına, "Kim demiş onu? Gidin BM Sözleşmesi'ne bakın. Orada ülkelerin kendini savunma hakkı var mı yok mu? Siz kendinizi ne zannediyorsunuz” diye çıkıştığı, Ermenistan'ın bunun üzerine Azerbaycan'a saldırdığı gelen haberler arasında.

Türkiye bu savaşta kayıtsız şartsız Azerbaycan'ın yanındadır. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun, "Ermenistan aklını başına toplasın, Azerbaycan yalnız değildir. Biz tüm imkânlarımızla Azerbaycan'ın yanındayız." sözleri "Aliyev'in Ankara'dan cesaret alması” ihtimalini güçlendiriyor. Aliyev'in, "ara sıra kahramanlık yapıp” Ermenistan sorununu "iktidarını sürdürmenin bir yolu” olarak görmesi de ihtimal dâhilindedir.

Rusya, Ermenistan'ı Kafkas ötesindeki güvenlik ve jeostratejik paradigmasında kontrol edilmesi ve güvenli tutulması gereken ülke olarak görüyor. Nitekim Rusya bir taraftan Ermenistan'a askeri güvenlik garantisi verirken, Azerbaycan'ı kaybetmemek ve Batı'ya kaptırmamak için Gümrü'deki S-300 füze kalkanının Azerbaycan'a karşı kullanılmayacağı garantisini vermiş, sonra da S-300 satmıştır.

Yani iki ülkenin barışmaları da, kavga etmeleri de Rusya'nın rolünü perçinlemektedir.
 

"Azerbaycan topraklarının % 20'sinin işgal altında” olmasına yol açan Ermeni-Azeri sorununu çözmekle görevli (!) Minsk Grubu (Rusya, ABD ve Fransa)'dur. Yani ihtilafı oluşturanlar, arabuluculuğa da soyunmakta, krizi çözmek yerine, zamana yayarak "Dağlık Karabağ'daki Ermeni işgalinin” sürmesini sağlamaya çalışmaktadır.

ABD, Ukrayna ve Gürcistan'da olduğu gibi, Ermeni-Azeri ihtilafında taraf tutmamaya, Ruslarla yeni bir hesaplaşma alanı oluşturmamaya özen gösteriyor. ABD'nin bu tavrı Rusya'nın tutumunu önemli hale getiriyor.

Rusya gerilimin sürmesini istemekle beraber, Türkiye'nin de müdahil olduğu bir savaşı istemez. Çünkü savaş Türkiye ve ABD'nin yani NATO'nun Güney Kafkasya'ya sokulması için yeni fırsatlar açar.

Rusya; gerilimi fırsata çevirmeye, yaptığı "Kolektif Güvenlik Anlaşması”na dayanarak Ermenistan'ın Moskova'yı yardıma çağırmasını sağlamaya, Suriye örneğinde olduğu gibi, "Ermenistan davet etti” diyerek bölgeye yerleşmeye, enerji ve ulaşım koridorunu kontrolü altına almaya çalışmaktadır.

Türkiye'nin bu savaşta kayıtsız şartsız Azerbaycan'ın yanında yer alması, Suriye ve Libya'dan sonra Türkiye Rusya ilişkilerinde yeni bir ihtilaf noktası oluşturma potansiyeli taşımaktadır.

Bu savaş, küresel güçlerin, Libya, Suriye, Doğu Akdeniz ve Yunan ihtilaflarının yanında yeni bir cephe açarak "Türkiye'yi çevreleme, gücünü bölme” planı olabileceği ihtimali de gözden uzak tutulmamalıdır.

Dünya siyasetinde tam bir satranç oynanıyor. Çok dikkatli ve uyanık olmak, düşmanlarımızdan bir veya birkaç hamle ötesini görmek, ona göre hazırlıklı olmak zorundayız.

Allah, Milletimizin, Azeri kardeşlerimizin, İslam Alemi'nin ve mazlum milletlerin yar ve yardımcısı olsun…


Yazarın Diğer Yazıları