AHİRETİ ÖNCELEYEREK DÜNYA NİMETLERİNDEN FAYDALANMAKTA BİR SAKINCA YOKTUR
DEVLETİN İHMALLERİ VE GENÇLİK
Sınırları Zorlarken 2025 Mesajı
Öğretmenlik Akademisi eğitim fakültelerine anlatılmalı
DELİLER, DAHİLER, KAPILAR, KÖPRÜLER SEN BEN O
Fedakârlık sırası yüksek gelir gruplarında…
DÜNYA EDEBİYATLARINDA ŞEHİR VE ŞEHİRLİ İNSAN
KAİNATIN AŞKI
Kaybedilen İki Puan
Zahmetten Kaçarak Rahmete Ulaşılabilir mi?
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Alfa Romeo Junior
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Yeni anayasa yapma çalışma ve tartışmaları sürüp gidiyor.
Ne yazık ki şimdiye kadar yapılan anayasalar Millete özgü olmadı, Batı anlayış ve ilkeleriyle yapıldı.
Batı’dan ithal kavram ve kurumlarla Müslüman bir toplumu idare etme garabetine düşüldü.
Anayasa; “devlet nasıl yönetilsin?” sorusunun cevabıdır. Bu temel soru millete hiç sorulmadı.
1924 Anayasasını tek parti iktidarı yaptı ve halkoyuna sunmadı.
1961 ve 1982 Anayasalarını ihtilal konseyleri yaptı. Halkoyuna sunuldu. Ama Millet, ihtilal baskıları ve -Komünist sistemdeki tek partili seçim gibi- başka tercih imkanı olmadığı için onayladı.
Bu anayasalar toplum çoğunluğunun inanç, kültür ve ideallerinden beslenmedi.
İslâm, İslâmî kavram ve kurumlar anayasalardan kademe kademe çıkartıldı.
Tek parti iktidarı ve askeri ihtilal konseyleri “devlet böyle yönetilecek” diye dayattılar.
“Milletin gideceği yönü biz belirleriz. Yani rayı biz döşeriz.” dediler. Seçim sadece “bu rayda sarı vagon mu, kırmızı vagon mu, yeşil vagon mu olsun?” veya “bizim koyduğumuz kurallarla kim yönetsin?” diye sormaktır.
Yani Millete “konu mankenliği veya figüranlık” rolü biçtiler.
Buna da milli egemenlik ve demokrasi dediler.
İşte Batı demokrasisi budur ve tam bir aldatmacadır.
“Devletin nasıl yönetileceğini” belirledikten sonra “kimin yöneteceğinin” ne önemi var?
Anayasa; “devlet yönetiminin temel ilkelerini belirleyen toplumsal bir sözleşme” diye tanımlanır.
Topluma sormadan “toplumsal sözleşme” olur mu? Elbette olmaz.
O halde toplumsal sözleşme olan anayasayı ancak Millet yapabilir, yapmalıdır.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletin ise bundan daha doğal ne olabilir?
“Devletin nasıl yönetileceğine de kimin yöneteceğine de millet karar vermeli”, anayasa milletin inancını, kültürünü, temel değerlerini ve dünya görüşünü özetlemelidir.
Farklı tüm toplum kesimleri (dindar, ateist, laik, sosyalist, farklı etnik ve mezhepler) duyarlık ve önceliklerini çekinmeden ifade etmeli, geniş tabanlı heyet oluşturulmalı, halkın tercihleri tek bir metinle, çoktan seçmeli sorular ve -araştırma teknikleri ve YSK gözetimi ile- belirlemelidir. Bu çalışma hiçbir siyasi partinin tekelinde olmamalıdır.
Meclis anayasa yapıp halka sunmamalı, tam tersi halkın belirlenen tercihleri ile anayasa yapılmalıdır.
Mesela; laiklik, Millet nezdinde rağbet görmediği halde, tartışılamaz, değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez bir ilke olarak korunur. Kim, kim adına bu dayatmayı yapabiliyor? Laiklik de Millete sorulsun.
Faiz, zinanın suç olmaması, idamın kaldırılması da Millet vicdanıyla örtüşmüyor. Millete sorulsun.
“Başkanlık sistemi mi, parlamenter sistem mi olsun?”, “Başkent neresi olsun?”, Millete sorulsun.
Kısacası bağımsızlık, bayrak ve vatanın bölünmez bütünlüğü gibi hususlar dışında her şey sorulsun.
Sorulsun ki; yeni anayasa, Milletin fikir ve tercihlerine uygun olsun.
İşte o zaman Milletin iradesi ve inancı ile yapılan Anayasa; tam bir toplumsal sözleşme olur.
Devletin nasıl yönetileceğine ve kimin yöneteceğine millet karar versin ki; devlet ile toplum barışsın.
“Egemenlik -sözde değil, özde- kayıtsız şartsız milletin” olsun.
DEVLETİN İHMALLERİ VE GENÇLİK
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
KONSERLERE AKITILAN MİLYARLAR
KAYYUM TUZAĞI
ÖCALAN MUHATAP ALINAMAZ
FETÖ ÖLDÜ, ANLAYIŞI ÖLMEDİ.
İSRAİL TEHLİKESİ KAPIMIZA DAYANDI
SİBER İCAT OLDU, MERTLİK BOZULDU
TOPLUMDA ÇÜRÜME BELİRTİLERİ VE TEDAVİSİ
NARİN CİNAYETİ VE İDAM