FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
İnce Minaremizi İsteriz
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
FIRSAT
KURTULUŞ İSLAM’DADIR…
“KEŞKE” DEMEMEK İÇİN
Üzerimize boca edilen kötü haberler
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Hak Yok Vazife Var; Fert Yok Cemiyet Var
Alfa Romeo Junior
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Mahalle bir yere yerleşmek anlamındaki "hall” kökünden gelir. Mahalle bizim için "aynı mescitte ibadet eden cemaatin aileleriyle birlikte yerleştiği şehir kesimi” diye tanımlanabilir. Geçmişte mahalle nicelik olarak bazen bin kişi, bazen de 50 hane olarak tarif edilmiştir. Türklerde mahalle, devlet nizamının ve sosyolojik yapının en küçük yapı taşı yani hücresi konumundadır. Merkezindeki cami ve hamam ile onu çevreleyen evlerden müteşekkildir. Türklerde sokak değil mahalle kültürü vardır. Zira bize göre ezan okunduğunda onu duyan herkes komşudur. İşte bu da bir mahallenin sınırlarını çizer. O ezanı duyan herkes komşudur ve birbirlerinden de mesuldür. Allah Resulü "Cebrail bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki ben komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.” der.
"Mahallenin namusu, mahallemizin çocuğu, mahallemizin kızı, mahalle kahvesi, mahalle mektebi” gibi kelimleler mahallenin hayatımızdaki yerini anlatmaktadır. Mahallemizden olan bizdendir ve sahip çıkılması gerekir. Osmanlı döneminde mahalleden biri öldürüldüğünde şayet katil bulunamaz ise onun kan parasını tüm mahalleli öderdi. Yavuz Sultan Selim döneminde çıkarılan bir kanunnameye göre mahallede faili meçhul bir hırsızlığın bedelini tüm mahalleli ödemek zorundaydı. Bundan maksat mahalleli semtlerinde olan bitenden haberdar olsun, "Bana ne!” demesin ve bir gören olsun diyedir.
Tıpkı bugün aynı işi yapan esnafın aynı semtte olması gibi eskiden de meslek grupları belirli mahallelere toplanırdı. Debbağlar, Unkapanı, Keresteciler, Çıkrıkçılar, Vezneciler gibi… Ancak bizim sosyolojik yapımızda gettolar yoktur. Müslümanlarla gayrimüslimlerin kendi tercihleri olarak farklı mahallelerde yaşadıkları olmakla birlikte şeriyye sicillerine baktığımızda her dinden, her ırktan insanın aynı mahallede huzur içinde yaşayabildiklerini de görmekteyiz. Sözgelimi Konya'da Selçuklular döneminde genel olarak Müslümanlar sur içerisinde yaşarken gayrimüslimler sur dışında ikamet etmişlerdir. Ama İstanbul, Bosna, Lübnan gibi yerlerde de komşu olarak yaşamışlardır. Her ne şekilde olursa olsun insanlar dostça yaşamış ve birbirlerini dışlamamışlardır.
Camilerde her gün mahallenin bütün erkekleri tarafından akşam ve yatsı namazlarında bir nevi mahalle toplantısı yapılırdı. Devletin merkezinde mahalle, mahallenin merkezinde cami ve imam vardı. Şehirleri kadılar yönetirken, mahalleleri de II. Mahmut dönemindeki muhtar reformuna kadar imamlar yönetirdi. Bir sorun çıktığında kişiler hakkında onun şahitliğine başvurulur; doğum, ölüm, evlenme durumlarını o kaydeder; ondan izinsiz hiçbir şey yapılamazdı. Mahalleye bir kişi yerleşeceğinde mahalleden bir kişinin ve imamın o yeni kişiye kefil olması şartı aranırdı. İmam mahalleyi, mahalleli de imamı kontrol ederdi. Gayrimeşru işler yapanları mahalleli mahkeme kararı ile mahalleden ihraç edebilirdi. Yani anlayacağınız toplumda kendini ve karşısındakini denetleme mekanizması mevcuttu. Arsa yahut ev satılacağında önce komşuya alıp alamayacağı sorulurdu. O alamayacaksa başkasına satılırdı. Kendisine sormadan yabancıya satılan malı komşunun alma hakkı vardı. Yani öncelik komşunundu.
Eski mahallelerimizde bir de "avarız vakıfları” vardı. Bu vakıflar mahallelinin yardımları ile ayakta duran sadaka-i cariyelerdi. Fakirlere yardım; düğün, cenaze, caminin ve mektebin onarılması; imamın ve öğretmenin maaşlarının verilmesi; su yollarının açılması; darda kalana borç verilmesi hep bu vakfın vazifeleri cümlesindendi. Şimdi borç vermek şöyle bir kenara, komşuya selam verilmiyor
Günümüzde komşuluk ilişkileri ve mahalle kültürü bitme noktasına dayanmış durumda. Mahallemizdekiler bir yana apartmanımızdakileri dahi tanımıyoruz. Gelip geçerken selam veren "iyi komşu” oluyor günümüzde. Hâlbuki en uzak komşu en yakın akrabamızdan daha yakındır. En zor anımızda bize komşudan daha hızlı kim yetişebilir?
Bugün özümüzden kopup Batı'daki yaşam biçimini benimsememiz münasebetiyle herkes kendi hayatını yaşıyor ve kimse kimsenin umurunda değil. Bir gören olmak artık suç, ayıp. Mahalle kavramı sadece adres beyan ederken kullanılan bir isim. Başka hiçbir manası yok. Apartmanımıza kimin girip çıktığını bilmiyoruz, soramıyoruz. Devlet, millet gibi en büyük cüzlerimizi Batılılar yok etmeye çalışırken aile, mahalle gibi en küçük cüzlerimizi de biz yok ediyoruz. El birliği ile yok oluyoruz vesselam…
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
ÖLDÜRÜLEN BİR ÖĞRETMEN VE BİR EĞİTİM SİSTEMİ
İSLAM DÜNYASI NEDEN DÜZELMEZ VE NASIL DÜZELİR? -2-
İSLAM DÜNYASI NEDEN DÜZELMEZ VE NASIL DÜZELİR? -1-
CHP NEDEN İKTİDAR OLAMADI, OLAMIYOR?
İSLAM DÜNYASI NEDEN GERİ KALDI?
TAYYİP ERDOĞAN MI KAZANDI, MUHALEFET Mİ KAYBETTİ?
BİR DEVLETİ KİM YÖNETİR?
YOBAZIN DİNDARI ATATÜRKÇÜSÜ MÜ OLUR?
BİR MÜSLÜMAN HASTALIĞI: CEMAATÇİLİK