PKK’NIN TARİHİ, İDEOLOJİSİ VE AMACI - 1

Böyle bir yazıya başlamadan önce şu akıldan çıkarılmamalıdır ki kişiler ve devletler arasındaki sorunlar hamasetle veya husumetle, problemleri halının altına süpürerek çözülemez. Sorunlar yüzleşerek çözülür. Kuyucu Murat Paşa’nın yaptığı gibi isyan edenleri kuyulara gömerseniz geçici süreliğine, insanları korkuttuğunuz için sindirirsiniz. Lakin sorunlar çözülmediği için yeni isyanlar patlak verir. Ayağa kalkanın ayağını, başkaldıranın başını keserseniz bir gün gelir o ayaklar ve başlar o kadar artar ki hakkından gelemezsiniz ve artık onlara istediklerinden fazlasını vermek zorunda kalırsınız. Bazen bu bile yetmez. Tıpkı Osmanlının son dönemlerindeki bağımsızlık hareketleri gibi. Şunun altını çizerek belirteyim: Bütün terör örgütlerinin organizatörlüğünü istihbarat örgütleri yapar. Lakin onların insanları ayaklandırabilmesi, bölgeyi kanatabilmesi için kaşıyabileceği bir yara olması gerekir. Hiçbir sorunun olmadığı bir yerde hiçbir istihbarat örgütü bir şey yapamaz. Doğuda Osmanlı döneminde Osmanlının hataları, buna dayanarak İngilizlerin kışkırtmalarıyla sık sık isyanlar çıkmış ancak bu isyanlar siyasi değil insani sorunlardan, organize değil bölgesel nitelikte olmuştur. Biri bastırılmış, bir başkası çıkmıştır. Cumhuriyetimiz kurulduğunda ise Türkleştirme, Sünnileştirme, solculaştırma ve Batılılaştırma çabalarından dolayı yeni devletimiz her kesimden kendine düşman üretmiştir. Türk olacaksın ancak ırkçı değil, Müslüman ve Sünni olacaksın ancak dindar değil, solcu olacaksın ancak komünist değil. Batıcı olmak ise hayırlı vatandaş(!) olmanın temel esasıdır zaten. Sonuç? Ne Türkleri, ne Kürtleri ve diğer etnik unsurları, ne dindarları, ne komünistleri memnun eden, mutlu eden bir devlet… Herkes sıkıntılı, hiç kimse memnun değil. Eski genelkurmay başkanı “Biz PKK’yı şimdiye kadar 3 kere bitirdik.” demesi dağa çıkışların engellenememesini işaret ediyor. O halde sorunlarla yüzleşmek, sorunları vatan-millet sloganlarıyla görmemezlikten gelmemek gerekiyor. PKK’ya ve diğer hareketlere sorunu çözme nokta-i nazarıyla bakmak gerekiyor. Öldürüp bitirme değil. Kaldı ki öldürülen PKK’lı dağa çıkmasaydı doktor, öğretmen, mühendis olacaktı. Çifte kayıp yaşıyoruz yani.
Her kesime uygulanan yok sayma veya yok etme çalışmalarından Kürtler de nasibini alıyor ve Kürt olmak ikinci sınıf vatandaş olarak algılanıyor, Kürtçe toplumsal alanda yasaklanıyor, Kürt diye bir ırk inkâr ediliyor vs. vs. İşte bu hatalar istihbarat örgütlerinin ekmeğine yağ ile bal sürüyor. Zaten Doğuyu her zaman karıştırmak isteyen örgütler aradıkları şansı buluyor.
Yıl 1975. Ankara Üniversitesi’nde Abdullah Öcalan adında bir genç komünist kadrolaşma yapıyor. 1976 yılında yeterli sayıya ulaştığına kanaat getirince KD (Kürdistan Devrimcileri) adlı bir grup kuruyor. PKK’nın prototipi işte bu yapılanmadır. Bu yapılanma sonraları kendini PKK’ya tahvil edecektir. Örgütün kuruluş toplantısı 27 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinin Fis köyünde yapılıyor. Örgüt buna 1. kongre der. Kurucular arasında başta Apo olmak üzere Cemil Bayık, Kesire Yıldırım(sonradan Apo’nun karısı olacak bu kızın babası Mit’çi Ali Yıldırım’dır.), Duran Kalkan gibi isimler var. Bu kongrede grup adı  “Partiya Karkerên Kurdistanê” yani “Kürdistan Çalışma Partisi” şeklinde değiştiriliyor. Amaç ise Türkiye’nin doğusu ve güneydoğusu, Suriye’nin kuzeydoğusu, İran’ın Kuzeybatısı, Irak’ın Kuzeyi yani bu devletlerin tam ortasında Kürdistan namıyla bir devlet kurmak. Peki, devletin rejimi ne olacaktı? Kürt milliyetine dayanan bir komünizm. Silahlanmasının ve devlete savaş açmasının temel sebebi de işte burada yatmaktadır. Zira komünizm bir ülkeye seçim ve demokratik yollarla gelmez. Devrim adını verdikleri kan dökme yoluyla gelir/gelmelidir. İş bu sebepten PKK, başta Lenin’in Rusya’da, Mao’nun Çin’de ve diğer komünist liderlerin kendi ülkelerinde yaptığı devrim yoluyla (kan dökerek) devletlerini kurma fikrini benimsiyorlar. Bu kanlı ideolojiye dayanarak PKK ilk silahlı eylemini ‘83’te Siirt’in Eruh ilçesinde bir askerimizi şehit ederek gerçekleştirir. Ardından eylemlerin ve ölümlerin zirveye çıktığı yıl 1993’tür. ‘93 yılı Türkiye Cumhuriyeti açısından açıklanamayan bir yıldır. Terör zirveye çıkmış, her akşam 1-2 şehit haberi artık insanları şaşırtmaz(üzmez) olmuştur, Kürt sorunu ile yakından ilgilenen Özal şüpheli bir nedenle ölmüş, yine aynı sorunla ilgilenen ve “Amerikan uçakları PKK’ya yardım dağıtıyor!” dedikten 10 gün sonra Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis Paşa hala ikna edici bir açıklaması yapılamayan kaza ile uçağının düşmesi sonucu şehit olmuş, Kürt sorunu ile ilgili rapor hazırlayan Devlet Bakanı Adnan Kahveci şüpheli bir trafik kazasında vefat etmiş, -Oğlunun açıklamasıyla katledilmiş-, PKK’yı kimin kurduğunu açıklayacağını söyledikten sonra arabasına konulan bomba ile Uğur Mumcu öldürülmüştür. 1993 yılında “bir şey” olduğu herkesçe malumdur. Malum olmayan olaylarda kimin parmağı olduğudur. İnşallah önümüzdeki hafta PKK tarihine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları