Saygıdeğer okuyucu, rahmetli gazeteci Selami İzzet Sedes’in yılbaşı ile ilgili güzel bir tespiti var: “Bizim nesil aşçıbaşı, eslükaşı, onbaşı, yüzbaşı, binbaşı bilir; amelebaşı, işbaşı, kuşbaşı bilir; dedelerimiz, ‘Bir baş ol da istersen soğanbaşı ol’ diye öğüt verdiklerinden soğan başı; ‘Sakın koparma’ dediklerinden çıbanbaşı, olmayı şiddetle reddettiklerinden eşşekbaşı bilir; çiftlikte subaşı, Sulukule’de çeribaşı bilir, köprübaşı, çeşmebaşı, merdivenbaşı, bu arada asasbaşı, cellatbaşı bilir; ucu paraya dokunduğundan aybaşı bilir ama yılbaşı bilmezdi. Yılbaşını sonradan öğrendik. Bizim eskiden otuz gecemiz, iki de sabahımız vardı: ramazan geceleri ile bayram sabahları.”
Hatırlıyorsanız yıllar evvel ramazan bayramı ile yılbaşı aynı güne denk gelmişti de eğlenmek için bahane arayanlara, kapı gıcırtısına klarnet muamelesi çekenlere çok güzel bir fırsat olmuştu. Öyle ya hem ramazan bayramı hem yılbaşı. Bugün eğlenmeyeceklerdi de ne zaman eğleneceklerdi? (Hiçbir sebep yokken de eğleniyorlar ya neyse.) Aklıma şu misal geldi. Karganın biri keklik olmaya karar vermiş, keklik gibi ötmeye, yürümeye çalışmış ancak ne keklik gibi yürüyebilmiş, ne ötebilmiş; bunları yapacağım derken de karga olmayı unutmuş. Keklikler sen kargasın diye onu aralarına almamışlar. Kargalar ise sen keklik gibi ötüyorsun, yürüyorsun diyerek onlar da aralarına kabul etmemiş. Bizim karga tîteber ortada kalmış. Ramazanda oruç tutmayan ama ramazan bayramında eğlenen, Hristiyan olmayan ama yılbaşında eğlenen bir neslin türemesinden midir nedir aklıma bu hikâyecik geliverdi birden.
Biz hiçbir zaman Batılı olmadık aziz okuyucu. Ancak biz, Doğu’nun birinci milleti olmak varken Batı’nın sonuncu milleti olmayı tercih etmemizden dolayı olsa gerek ne Batılı olabildik ne Doğulu. Artık Doğulu olmak için fazla Batılı idik. Batılı olmak için de kafasını Batı’ya sokmuş, geri kalanını sokmaya çalışan ama bir türlü beceremeyen, ıkına sıkına geri kalanını içeri çekmeye çalışan bir Doğulu. Ne İsa’ya yaranabildik ne Musa’ya. Sevgili halkım şunu kabul edelim: Biz Doğuluyuz. Batılı olamayız. Artık anlayın. Bir kere bizim saçlarımız kara. Sen ne Batılı olmasından bahsediyorsun? Ha illa ben Batılı olmanın bir ilacını arıyorum dersen onun reçetesini yıllar evvel Avrupa Parlamentosundaki bir milletvekili vermişti: “Bayrağınızdaki “hilal”i çıkarmadan Batılı olamazsınız.” Hilal sanırım İslam’ın sembolü. Herhalde ondan bahsediyor. Bugünlerde ortalıkta Necip Fazıl’a atfedilen, biraz basitleştirilmiş ama hakikatte doğru bir slogan dolaşıyor: “7 Hristiyan bir danaya ortak olmadıkça, çam ağacı süslemem!” Çarpıcı, basit ama bir o kadar da doğru bir manifesto.
Sonuç: “Kim bir kavme benzerse o, onlardandır!” diyen bir peygamberin, “Ey inananlar! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır.” diyen bir Allah’ın olduğu sürece sana ve bu yazıyı yazana yılbaşı (hakikatte Noel) kutlamak yakışmaz. “Biz yeni yıla girdiğimiz için eğleniyoruz!” diyenler olacaktır. Şimdiye kadar girdiğin onlarca yeni yıl ne getirdi de şimdi girecek olandan medet umuyorsun? 1 Ocak sabahı kalktın, hayatında ne değişti şimdiye kadar söylesene Allah aşkına? Bu eğlencenin mantığı da yok. “Yok, ben kutlarım senin gibi geri kafalı olmam!” derseniz o halde “Mutlu Noeller!” Selam ve dua ile…