Truva Savaşı, Homeros'un İlyada-Odessa adlı eserinde geçen bir bölümdür. Batılı olan Yunanlar ile doğulu Truvalıların yaptığı bu savaş “Doğu ile Batı arasındaki ilk savaş” olarak gösterilir. Sonrasında bu Doğu-Batı savaşı amansız bir şekilde Roma-Pers/Sasani savaşları şeklinde devam etmiştir. Haçlı Savaşları ile bu savaşlar dizisinin 3. bölümü çekilmiştir. Bütün bunları bilen İstanbul'un Fatih'i, papaya -Şu anda elimizde olmasa da- bir mektup gönderdiği rivayet edilir. Mektupta şu ilginç ifade yer alır: “Hector'un intikamı alındı.” Peki, bu Hector kim ve Fatih neden onun intikamını alıyor? Hector, Doğu'nun yani Truva'nın kahraman prensi. Batıdan gelen yarı tanrı Akhillius onu savaşta yener ve öldürür. Yani Batının askeri Akhillius'un, Doğunun prensi Hector'u yenmesi ve savaşın kaybedilmesiyle durum Batı'nın lehine 1-0 olur. (“Roma-Pers savaşları noldu?” diyorsunuz biliyorum ancak onların zafer durumu sürekli değiştiği, kimse kimseye tam bir üstünlük sağlayamadığı için skora dâhil değildir.) Bunu bilen Fatih -ki Homeros'u okuduğunu, Yunan mitoloji ile ilgilendiğini ve Pegasus gibi mitolojik kahramanları çizdiğini biliyoruz- Haçlı seferleri ile tekrar başlayan Doğu-Batı savaşında durumu 1-1 yaptığını göstermek için “Hector'un intikamı alındı!” der. Sonrasında Doğu toplumunun üstünlüğü ezici bir şekilde devam etmiş ve en sonunda Doğu, üstünlüğü Reform ve Rönesans, bir de sömürgecilikten gelen muazzam altın ve gümüş ile üzerindeki ölü toprağından kurtulmayı başaran Batı'ya kaptırmıştır. Doğu'da bir düşüş başlamış ve İslam toplumu hem maddi hem manevi bir çukurun içine düşmüş. Yaklaşık 200 yıldır o çukurun içinde debelenip durmakta. İslam dünyası, çukurdan çıkmak adına yukarıya uzanan kolları her seferinde Avrupalılar tarafından kırılmış, mücadele için kullandığı her tırnağı kesilmiş, dişleri sökülmüş bir aslan gibi bir kenara atılmış ve öleceği günü beklemeye başlamıştır. Durum 1-1 iken Avrupa durumu 1. Dünya Savaşı'nda tartışmasız bir şekilde 2-1 yapmıştır. Doğu dünyası yenilmiş, kalp atışlarını devam ettirmekten başka gücü kalmayan Osmanlı, perişan halde nefes almaya çalışmaktadır. Savaşı “müttfefiklerimiz kaybedince biz de kaybetmiş” sayılmadık. Hiç şüphesiz ki bu savaş bizim için feci bir hezimetti. Sonrasında Mondros Ateşkes Anlaşması imzalama vakti gelmiştir. Anlaşma için bizim heyetimiz Limni adasının Mondros Limanı’na çağrılır. Anlaşma limanda değil, ilginç bir şekilde limana demirli "Agamemnon" zırhlısında imzalatılır. Neden limanda bir yerde değil de Agamemnon zırhlısında... Çünkü Batılılar bir mesaj vermek istiyor bize. Ne o mesaj? Agamemnon, Truva Savaşındaki Yunan ordusunun komutanı. Batılılar diyor ki “Doğu ile Batı arasındaki savaş Truva’da başladı ve hala devam ediyor. Durum 2-1 oldu.” Şunu unutmamak lazımdır ki uluslararası ilişkilerde hiçbir kelime, ortam, masa tesadüfi değildir. Hatırlıyor musunuz İsrail dışişleri görevlileri Türkiye büyükelçisini alçak koltuğa oturtmuşlardı ve bu alçaklığı onu aşağılamak için yaptıklarını bizzat kendileri söylemişti. Batılılar, Avrupa Birliği ile yaptığımız bir anlaşmayı bizim yetkililerimize devasa bir “papaz” portresinin altında imzalatmışlardı. Bu bize verilen bir mesajdı. “Tesadüf olamaz mı?” Duymamış olayım!
Doğu-Batı savaşının bitmediğini oğul Bush Irak Savaşı'nın sürdüğü günlerde “Bu bir Haçlı Savaşı'dır” diyerek ağzından kaçırmıştı. Bu da gösteriyor ki içinde bulunduğumuz günlerde Haçlı Savaşları Suriye'de, Irak'ta, Mısır'da, Filistin'de ve daha pek çok İslam diyarında devam etmekte. Şimdilik durum 2-1. Soru/sorun şu: Durum 3-1 gibi geri dönülemez bir hal alarak maç bitecek mi yoksa durum 2-2 mi olacak? Kalk ayağa Muhammet ümmeti. Doğrul, silkelen, üzerindeki ölü toprağını at, kendine gel... Şu emperyalist, menfaatinden başka hiçbir kutsalı olmayan Avrupa'ya karşı kabullenilmiş çaresizliğini bir kenara bırak. Zalimine/katiline âşık olma aptallığını terk et. Dakika doksan. Uzatmalardayız. Derhal kendine gelmezsen bir daha kendine gelemeyecek şekilde küme düşeceğiz. Selam ve dua ile...