Öğretmen olmuş eski bir öğrencim, 20 yaşından beri Ak Parti, öğretmenliğe başladığından beri de Eğitim-Bir-Sen üyesi ve Kadirî tarikatı müntesibi olmasına rağmen geçtiğimiz günlerde açığa alınmıştı. Son durumu sormak için mesaj attım. Cevap tek cümle idi. “Atıldım hocam.” Uzun yıllar ilkokul, lise, üniversite eğitimi, sıkıntılı bir KPSS süreci, atanma sevinci ve bu çapulcularla alaka olmamasına rağmen öğretmenlikte atılma. Hiçbir suçunuzun olmadığı halde ekmeğinizden olma. Daha önce yazdığımız “Şimdi Ne olacak?” adlı yazımızda bu konuya değinmiştik. Çok dikkatli hareket edilmeli, “Mazlumun ahı devirir şahı” sözü mucibince bu kutlu davaya zarar verecek ahlar alınmamalı demiştik. Az da olsa bu gibi mağdurlarla karşılaşıyorum. Dikkat edilmeli.
AYAK TAKIMI
Halkımızda haklı olarak darbeye ve onun mimari FETÖ’ye karşı nefret oluşmuş durumda. Ancak öfkemiz, kuklanın üstündeki/içindeki eli görmemizi engellememeli. FETÖ, Amerika’ya hizmeti din edinmiş bir örgütten başka bir şey değil. Onu yıksanız, Amerika alfabedeki başka harflerle kendine yeni bir örgüt kurar. O halde perde arkasından sufle veren Amerika’yı ve ona da sufle veren Siyonizm’i görmeden bunlarla mücadele edilemez. Bizim düşmanımız ayakçılar değil onları kullanan başlardır. Bir an evvel ayak takımını ezip başlarla mücadeleye girmemiz gerek. Cihan imparatorlukları kurmuş bu milletin bütün enerjisini harcayacağı düşmanı FETÖ, IŞID gibi nevzuhur örgütler; Yunanistan, Suriye gibi dünkü eyaletimiz olan devletçikler olamaz. Büyükler büyük düşünür, büyük oynar, büyük olur.
CERABLUS HAREKÂTI
Fırat Kalkanı harekâtı YPG için yapılan, yerindeliğini konuşmak bir kenara geç bile kalınmış bir harekât. Kendimize olan güvenimizi geri getiren, devletimiz ve milletimiz ile gurur duymamızı sağlayan bir harekât. Amerika ve İsrail’in bütün planlarına karşı durarak yapılan bir operasyon. Amerika ne derse topuk selamı çakan, başka bir emriniz var mı diye soran Türkiye’den elimizde kalmadı ne yazık ki. Başka bir arzunuz?
ESTETİK YOKSUNU CAMİLER
Mahallelerimizde yapacak iş bulamayan emekli amcalarımız hem kendine bir meşgale bulmak hem de vakit az kalınca öbür tarafa biraz yatırım yapalım diyerek cami yaptırmak için elinde makbuz, sokak sokak, sanayi sanayi dolaşıyor. Sorun cami yaptırmalarında değil, yaptırdıkları camilerde. Zevksiz, göze batan, ruhu rahatsız eden ruhsuz, estetik yoksunu yapılarla doluyor mahalleler. Elif gibi minarelerden tomruk gibi uzantılara… Kâbe’nin şubesi olacak haşmetli yapılardan ortası boş bırakılmış beton yığınlarına… Ey cami yaptıranlar ve mimarlar, “Allah güzeldir güzeli sever” hadisinden haberiniz ola! Allah’a yaptığınız evlere dönün de bir bakın. Torunlarımız atalarıyla gurur duyacakları yapılar bekliyor bizden. Mimar Sinan, kendine yakışır yeni ustalar…