“Ver Korkuyu” Değil; “Ver Coşkuyu”
RİM’İN DEDESİ
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
‘DİNDE ZORLAMA YOKTUR’ U NASIL ANLAMALIYIZ?
TÜRKİYE VE SURİYE: DAHA GÜZEL GÜNLERE
Batılı eğitim sistemi ne zaman iflas eder?
Araç satışında yetki belgeli esnafımız bu sistemden muaf olsun
Ticari ahlaksızlık enflasyondan daha hızlı yükseliyor
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
ÖZGÜRLÜĞE SELAM SURİYE
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Nasrettin Hoca’nın İzinde:AKŞEHİR
Merhaba Yeni Suriye
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Bizim kültürümüzün ve medeniyetimizin temel direklerinden biri hiç kuşkusuz Hz. Peygamber'in sevgisidir. Doğduğumuzda Allah adından sonra ilk olarak onun adını duyar, ölürken de yine Allah'tan sonra onun adını söyleriz. Çocuklarımıza en çok konulan Ahmet, Mehmet, Muhammet, Mahmut, Mustafa isimleri onundur. Adı anıldığında ona salat ve selam etmek Kuran'ın (Ahzap 56) üzerimize yüklediği bir vecibedir. Hacca yarı ibadet aşkıyla gidiyorsak yarı da onun yaşadığı yerleri görme sevdasıyla gidiyoruz.
Bu sevginin aksettiği alanlardan biri de edebiyatımızdır. Hemen tüm eserlerimizin "hamdele” ve "salvele” ile başlaması Allah'tan sonra en çok sevilenin ve övülenin o olduğunun göstergesi konumundadır. Mesnevilerin ilk bölümleri olan besmele, tevhit ve münacaatı Allah'ın methinin yapmak maksadıyla ona ayırmak; hemen ardından gelen miraciye ve naat adındaki bölümleri ise Hz. Peygamber'in methini yapmak maksadıyla ona ayırmak adetten olmuştu. Onun doğumunu anlatmak için bile mevlid namında başlı başına bir tür oluşturulmuştur. Divanlardaki şiir sıralaması da benzer şekilde önce tevhitler ve münacaatlarla hemen ardından naatlarla tertip edilmiştir. Esma-i Nebi, sire, mucizat-ı Nebi, kırk hadis, hilye onu anlatan diğer türlerdir. Ancak hiç şüphesiz en önemli tür onu övmek amacıyla yazılan naat ismiyle müsemma nazım şeklidir. Hz. Muhammet'in Kab bin Züheyr'in yazmış olduğu kasideyi çok beğenmesi ve ona hırkasını hediye etmesi üzerine şairler de "Bana da şefaatini hediye etsin.” gayesiyle ona naat adı verdiğimiz kasideler yazma yarışına girmişlerdir. Yazılan binlerce naat bizim insanımızın ona olan sevgisinin göstergesi mahiyetindedir. Bizim insanımız için naat yazmak da yetmemiş, yazılanların kimileri bestelenip cami ve tekkelerde okunmuş, en gözde beyitler yazılıp evlere, dükkanlara, camilere asılmıştır. Bu fakirin edebiyat öğretmeni olmasının sebebi de Fuzuli'nin Hz. Peygamber'e yazmış olduğu, haddizatında bir naat olan "Su Kasidesi”nde geçen ve manasını duyduğumda bizi beynimizden vurulmuşa döndüren "Dest bûsı arzusuyla ger ölürsem dostlar / Kûze eylen toprağum sunun ânunla yâre su” beyitidir. Ben yârimin elini öpme arzusuyla ölürsem ey dostlar, bedenimin karıştığı mezar toprağımdan bir testi yapın ve sevgilime onunla su ikram edin. Böylelikle ben ona dokunmuş, onun elini öpmüş olayım demekte ayrılık şairi Fuzuli.
Hasan Sezai de "Yere teşrîfin haber verdikde ey âl-i cenâb /
Dedi hasretle felek "Yâ leytenî küntü türâb” diyerek müşriklerin mahşer günü pişmanlığını dile getiren bir ayetin (Nebe-40) Hz. Peygamber aşkının anlatıldığı bir beyite ne güzel yerleştirilebileceğinin dahiyane örneğini sunmakta. Hz. Peygamber'in yere teşrif edeceği yani doğacağı göklere haber verilince gökler hasretle "Yâ leytenî küntü türâb” dediler. Yani keşke bugün toprak olaydım. Toprak olaydım da ondan ayrılmayaydım.
Ebubekir Kani Efendi ona olan aşkını bakın nasıl ifade ediyor: "Gubâr-ı pâyine almam cihânı yâ Resûlallah / Değişmem mûyine heft âsumânı yâ Resûlallah / Duyunca makdem-i teşrîfin Âdem sulb-i pâkinden / Değişdi habbeye bağ-ı cinânı yâ Resûlallah” Yâ Resulallah, senin ayağının tozu bile bütün cihandan daha değerlidir. Ya Resulallah, senin saçının tek bir telini dahi yedi kat göklere değişmem. Hz. Âdem, senin kendi soyundan geleceğini haber alınca cenneti bir tohum tanesine feda edip oradan çıkıverdi. Hz. Adem'in cennetten kovulmasına sebep olan yiyeceğin bir rivayette elma, bir rivayette üzüm, bir rivayette de buğday olduğu söylenir ve şair Hz. Adem'in buğday yiyip cennetten çıkarılmasının asıl sebebi duydu ki sen onun soyundan gelecekmişsin, sırf bu gerçekleşsin diye onu yedi ve cennetten çıkarıldı demekte. Şu mana oyunlarına bir bakın hele.
Nazmi ise "Reh-i aşkında bî-sabr u şekîbim yâ Resûlallah / Seni her kim severse ben rakîbim yâ Resûlallah” demekte. Aşkının yolunda sabırsız ve tahammülsüzüm ya Resulullah, seni her kim severse ben onun rakibiyim ya Resulullah demekte. Ne kadar sade, samimane, aşıkane bir beyit.
Bir gazete yazısında yer biter, bu millette Resulullah aşkı bitmez. Selam ve dua ile…
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
SURİYE’DE YAŞANANLARIN TAHLİLİ
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
ÖLDÜRÜLEN BİR ÖĞRETMEN VE BİR EĞİTİM SİSTEMİ
İSLAM DÜNYASI NEDEN DÜZELMEZ VE NASIL DÜZELİR? -2-
İSLAM DÜNYASI NEDEN DÜZELMEZ VE NASIL DÜZELİR? -1-
CHP NEDEN İKTİDAR OLAMADI, OLAMIYOR?
İSLAM DÜNYASI NEDEN GERİ KALDI?
TAYYİP ERDOĞAN MI KAZANDI, MUHALEFET Mİ KAYBETTİ?
BİR DEVLETİ KİM YÖNETİR?