Edeb Ya Hu

Geçtiğimiz günlerde Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim Fakültesi arkasındaki bir lokantada iki arkadaşımla yemek yerken hiç de hoş olmayan bir manzara ile tesadüf ettim ve ne yazık ki bu yazıyı kaleme alma gereği hissettim. Ayıptır söylemesi yemeğimizi yerken arka masada yemeklerini yiyen 4-5 kız öğrenciden bağıra çağıra konuşmalar, kahkahalar gelmekteydi. Etraftan hiç sıkılmadan çok rahat tavırlar sergiliyorlar, herhangi bir rahatsızlık alameti de göstermiyorlardı. Buna mukabil önümüzdeki masada oturan 4-5 erkek öğrenci yemeklerini yiyor ve sakince muhabbetlerini ediyorlardı. Hâlbuki erkek öğrencilerimizin sergiledikleri bu usturuplu tavrı öncelikle kız öğrencilerimizin sergilemesi gerekmez miydi? Kızlarımızın edebe mugayir hareket etmemek için sakin sakin yemeklerini yiyip, etrafı rahatsız etmeyecek ve dikkat çekmeyecek şekilde sohbet etmeleri daha yakışık almaz mıydı? Edep kelimesini bir muska gibi sinelerinde taşısalar, sarı lira gibi başlarına taç etseler ne kadar da güzel olurlardı? Zira edep kelimesinin anlamı Arapça “terbiyeli ve kültürlü davrandı” anlamına gelen “adaba” fiilinin türetilmişidir. Terbiyeli ve kültürlü davranmaya kızlarımızdan daha çok kim layık olabilir? Heyhat! Bu mudur bizim gelecek neslimiz, bu mudur bizim gençliğimiz? Biz onlardan edebe uygun davranışlar beklerken acaba bu kelimeyi duymuş olmaları ihtimalleri nedir? Bu kelimenin gereğini yaşamadıklarını gördük çünkü. Efendimizin şu hadisi ne güzel bir derstir almasını bilene.
 “Altı şey güzeldir, ama şu altı sınıf insanda olursa, daha güzeldir:
1- Adalet güzeldir, yöneticide olursa daha güzeldir.
2- Cömertlik güzeldir, zenginde olursa daha güzeldir.
3- Verâ (takva) güzeldir, âlimde olursa daha güzeldir.
4- Sabır güzeldir, fakirde olursa daha güzeldir.
5- Tövbe güzeldir, gençte olursa daha güzeldir.
6- Hayâ güzeldir, kadında olursa daha güzeldir.” (Deylemi)
O halde nerede bizim edep giysimiz, nerede bu elbiseden mahrum gençlerimiz? Büyüklerimiz “Edebin yoksa istediğini yap!” buyurmuşlardır. Yoksa gençlerimiz istediklerini yapabilmek için büyüklerin bu sözünü yanlış mı anlamışlardır? Bir Allah dostuna sormuşlar “Edebi kimden öğrendin?” diye, “Edepsizlerden!” demiş. Kaşıkçı elması değerinde bir söz. Gençlerimiz böyle davranarak bizlere ne güzel edep dersleri veriyorlar? Hâlbuki edebiyle melekleri kıskandıran Efendimiz “Gençlerinizin en hayırlısı ihtiyarlara benzeyendir. Yaşlılarınızın en fenası ise gençler gibi yaşayandır" buyurmuyor mu? Allah rızası için bu sözlerden kimsenin haberi yok mu?  Yok mu bunları öğrencilerine anlatan bir muallim? Hayat; Tanzimat edebiyatı, cilalı taş devri, mitokondri yahut atom çekirdeğinin yapısından mı ibaret? Edebi bilmeyen, anasını-atasını saymayan, dedesini tanımayan bir nesil bunları bilse neye yarar? Kültürünü, dinini bilmeyenler bu ilimleri ancak edepsizlik için, zulüm için kullanır. Edebin verilmediği gençten ne ilim beklersin? “İlim meclisine vardım kıldım taleb / İlim ta gerilerde kaldı, illa edeb illa edeb!” buyurmuyor mu Yunus Emre hazretleri? Edebi olmayanın başına neler gelir? Neler gelmez ki! Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin meşhur beytidir:
“Edeb bir tâc imiş Nûr-i Hüdâ'dan,
Giy ol tâcı, emin ol her belâdan"
Bizim kültürümüzde bazı harflerin (elif, vav gibi), bazı kelimelerin (Allah, Muhammed, hiç gibi) özel bir yeri vardır. Bazen de bazı cümlelerin… “Bu da geçer ya Hû” veya “Edep ya Hû” gibi. Aziz Mahmut Hüdai hazretlerinin dergâhına gidenler bilir, daha ilk kapıdan içeri girerken hemen kapının üzerinde “Edeb ya Hû” yazar. Yani edebin yoksa ilk kapıdan bile içeri adımını atma demektir. Edebin yoksa burada işin olmaz demektir. Baştanbaşa edep mektebi olan Mevlevihanelerde edebe aykırı olmasın diye kötü durumlar için kullanılan “yanmak ve sönmek” kelimeleri kullanılmaz, “ışığı uyandıralım, ışığı uyutalım” denir. Edep bizim kültürümüzde bu kadar mı önemli? İşte bu kadar önemli. Edebi kimisi “e,d,b” harflerine atıfta bulunarak “eline, diline, beline hâkim olma” şeklinde tarif eder. Türk İslam edebiyatı profesörü Ahmet Yılmaz hocamız da edebin tarifini “Kaynağını dinden, eğitimden ve örften alan düşünüş. Bunun yazıya geçirilmiş haline edebiyat, davranışlara geçmiş haline adap denir” diye açıklar. Hâsıl-ı kelam sevgili gençler, kimsenin olmadığı yerde bile edebe uygun davranın. Evladı olduğunuz anne-babanıza ve kendinize yakışanı yapın. “Görgülü kuşlar gördüğünü işler, görgüsüz kuşlar gör neler işler.”
Son söz Kenan Rıfaî Efendiden olsun.

Ten-i âdemdeki can bil ki edebdir
Dil ü çeşm-i beşerin(insanın gözü ve gönlünün) nuru, edebdir

Edebi olmayan âdem değil âdem
Ayıran âdemi hayvandan, edebdir

Ser-i İblîs’i(şeytanın başını) dilersen eğer ezmek
Gözün aç öldüren İblîs’i, edebdir

Oku âyâtını Kur’ân-ı Kerîm’in
Göresin cümle maânîsi, edebdir

Ulu Şems’in sözüdür bu, buna şek yok
Bizi makbûl edecek Hakk’a, edebdir

Edebi eylesin Allah bize tevfîk(yardımcı)
İki âlemde, felâh(kurtuluş) Ken’an, edebdir


Yazarın Diğer Yazıları