Şehrin ticaret merkezi olan Bedesten'in oralara varırsanız karmaşanın olmadığı bir yoğunluk görürsünüz etrafta. Alışın ve verişin çok yoğun olduğu bu ortamda tatlı bir hareketlilik mevcuttur. Müşteriler malları incelerken, satıcılar müşterinin malı incelemesinden doğan boşluğu fırsat bilip ekmek teknesine gelen bir diğer müşterinin işini görmek için ona "Hoşgeldiniz" der. Ama müşterinin işini görmek için... Parasını almak için değil. İnanmıyorsanız bu ortamdan alışveriş yapmak parayla. Ne ararsanız bulusunuz bu civarda. Bulunamayacak malların mekânıdır buralar. Konya ticaretinin şah damarıdır burası. Bu ticaret yoğunluğunun ortasında zabıta gibi duran bir yapı vardır Mevlana'nın semtinde. Ticareti kontrol eder. Okunan ezanla insanlara Allah'ı, Resulünü ve onun emri olan "Bizi aldatan bizden değildir!" tembihini esnafın kulağında her gün çınlatır da çınlatır. Unutmalarına asla müsaade etmez.
Bir aziz sultanın, Sultan Abdüaziz'in aziz annesi Pertevniyal Valide Sultanın yaptırmış olduğu aziz bir yapı, Aziziye Cami. Her ne kadar biraz farklı(!) bir cami olsa da güzel bir eserdir. Camiden içeri girdiğinizde sizi alışılmışın dışında bir cami mimarisi karşılar. Garipsersiniz. Sebebini bilemediğiniz bir farklılık vardır burada. Çünkü başka bir mimari yapıya sahiptir. Caminin yapıldığı tarih olan 1875 yılı Avrupa'dan her türlü modanın ithal edildiği zamanlardır ve Barok Rokoko modası da Osmanlıya ithal olunur ve bu tarz, caminin yapımında kullanılır. Size ilginç gelebilir lakin bazıları içeri girildiğinde kilise havasının hissedildiğini söyler. Çok da haksız sayılmazlar doğrusu. Ancak şunu kabul etmemiz gerekir ki bir cami olarak çok orijinal bir yapıya sahiptir bu ata yadigârı. Konya'ya geldiğinizde muhakkak surette ziyaret etmeniz gereken bir yapıdır. Zira bu farklı cami tarzını izleyebileceğiniz, inceleyebileceğiniz çok az yer vardır Türkiye'de. İstanbul'da Ortaköy Camisi ile Dolmabahçe Camisi kardeştirler Aziziye ile. Aynı modacı annesinin gurbete düşmüş çocuklarıdır. Boşuna aramayın, İstanbul dışında ancak Konya'da bu tarzdaki bir cami ile karşılaşabilirsiniz. Ecdadın İstanbul'una yakıştırıp onu süslediği zümrütü, Payitaht dışına layık gördüğü tek şehirdir Konya. Çift minaresinin kafes usulünde olması adeta görsel bir şölendir. Ona minarelerini görmeyecek şekilde yakından baktığınızda kendinizi Haydarpaşa Garında hissedebilirsiniz. Tek eksiğiniz kıyıya vuran deniz ile kalkışı haber veren kampana sesidir. İçine girdiğinizde az evvel bahsettiğimiz barok tarzı size şaşırtacak. Gelgitler yaşayacaksınız. Şaşırmayın, bu tarza “Türk baroku” diyelim. Konya'da bir eşi daha yoktur. Bir mimari denemedir haddi zatında. Bu camiyi diğer camilerden ayıran bir diğer özellik de avlusunun olmamasıdır. Buranın avlusu bedestendir. Sokaklar caminin doğal avlusudur, alışverişin tarafları da cemaati.... Yolgeçen camisidir burası. Dükkânlardan çıkıp hemen dâhil olabileceğiniz bir mabet, Kâbe’nin bir şubesi... Aramanıza gerek yok. Elinizin altında, gözünüzün ucunda... “Hadi artık!” diye gözünüzün içine bakar. Sizi bekler de bekler.
Bir aziz yapıdır Aziziye Camii. “Aramayla bulunmaz lakin bulanların hepsi arayanlarmış” diyen atalara inat caminin içinde ve dışında aradığınız her şeyi bulursunuz. Şehit ve mağdur Sultan Abdülaziz'in hatırasını her dem yaşatır bu farklı ama güzel mabet. Her dem onun ve aziz validesi, caminin baniyesi Pertevniyal Hanımefendinin ruhlarına Fatihalar, Yasinler taşır caminin etrafında kanatlanan güvercinler. Cemaat her daim onların amel defteri kapanmasın diye uğraşır. Ruhları şad olsun, makamları cennet, rütbeleri âli olsun.