Konya'nın girişinde sizi şayet yazın geliyorsanız bozkırın sıcağı, kışın geliyorsanız kuru soğuğu karşılar. Buna karşı Mevlana'nın ılık iklimi ile Selçuklu mimarisi havayı yumuşatır ve şehrin ıtır kokusu burnunuza gelir. Şehrin dışına inat bir yeşillik vardır şehrin kalbinde ve bu yeşilin tonu şehir merkezinin zirvesi olan Alâeddin tepesinde zirveye çıkar. Şehrin nefes aldığı ve aldırdığı yerdir Alâeddin tepesi. Burası, tabiatın taşı toprağı yığarak oluşturduğu doğal bir yer değil medeniyetlerin üst üste gelmesinden mürekkep bir medeniyetler tepesidir, Anadolu'nun siyaset ve uygarlık zirvesidir. Zira Anadolu'nun yönetildiği Selçuklu Sarayı bu tepeye konuşlandırılmıştır. Bu zirvenin de zirvesinde şehrin annesi misali Alâeddin Camii, etrafında dönen insanları izler de izler. Ta ki namaz vaktine kadar... Namaz vaktinde evlatlarını çağırır kendine, basar bağrına. Unutulmayı kabullenemeyen bir ata misali. Hakikaten de Alâeddin Camii şehrin mimari atasıdır. Şehrin en eski yapısıdır. Yapılışında 3 sultan eskitmiştir bu ihtiyar mabet. Sultan Rükneddin 1. Mesut temelini atmış ancak ömrü vefa etmemiş namaz kılmaya. Sonrasında II. Kılıçaslan yapımına devam etmiş ancak gel gör ki “Kul plan yapar, kader gereğini...” Onun da ömrü yetmemi camide namaz kılmaya. En sonunda sultanlardan I. Alâeddin Keykubad'a nasip olmuş burada alnını yere koymak. Bu camide bir Selimiye aramayın: Onun kadar ihtişamlı değil. Bir Sultan Ahmet de aramayın: Onun kadar süslü de değil. Bir Süleymaniye de... Onun kadar büyük değil. Ama aradığınız huzursa, hah işte onu bu mabedin içinde fazlasıyla bulursunuz. Etrafta sade bir yapı olmasına karşın sessizliğin verdiği huzur, sekine insanın içine tıp tıp damlar. Kişi “Bu camide ne var da bu kadar huzurlu oldum?” sorusunun cevabını bulur minberde, mihrapta, secdegâhta... Evet, Selçuklu yapıları süslü değildir ama canlıdır. Sizinle konuşur, “Hoşgeldin” der. Alâeddin Camii’nin içinde tam 41 tane sütun vardır. Her sütuna bir maşallah... 41 sayısı rast gelmiş olmasa gerek. Ecdat bir mesaj mı veriyor yoksa bize? Caminin içinde 41'den fazla maşallahı hak edecek bir şey var. Caminin minberi. Konya'nın bir arabaşısına doyum olmaz, bir de bu minberine... Bir sanat eseri, bir şah eser, hakaklıkta sanatkarların hak ettiği son nokta...
Alâeddin Camii hem canlıları hem cansızları barındırır bedeninde. Namaz vakitleri cemaati, sair zamanlar turistleri, her zaman kuşları ve sultanları... Bu caminin bekçisi kuşlar ve sultanlardır. Bu dünyadan uçup gidenler ve en ufak seste gökyüzüne uçup gidenler... Evet, bu caminin avlusunda 8 tane sultan yatmaktadır. Girerken sultanların mekanına girdiğinizi bilerek adım atın. Saygıda kusur etmeyin. Caminin bahçesindeki 8 sultana, caminin içindeki “sultanlar sultanına” saygıda kusur etmemek gerek.
Unutmadan, camiden mihraptaki çinilerin uzun uzun izleyerek hakkını vermeden çıkmayın dışarı. Zira bu çinilere rakip olabilecek çok az sayıda çini görebilirsiniz dünyada. Siz Alâeddin Camii’ne gelme zahmeti gösterin, o size ne güzelliklerini gösterecek. Haberiniz ola. Selam ve dua ile…