Askerlik, Âdem’in çocukları Habil’le Kabil’in anlaşamayıp ayrışmasından hemen sonra ortaya çıkmış bir meslektir diyebiliriz. Habil’i öldürmesinden sonra Kabil, babası ve ailesinden ayrılarak başka bir yere yerleşmiş, ayrı bir kabile oluşturmuştur. Tartışma, ayrışmayı getirmiş; ayrışma da kavgayı ve savaşı… İşbu halde Âdem’in çocukları arasındaki bu ayrılmadan hemen sonra savunma ihtiyacı ortaya çıkmış ve askerlik mesleği doğmuştur diyebiliriz. Dünyanın en eski vazifelerinden biri. Çeşitli dönemlerde bu vazife para karşılığı yapılmış veya yapılmamıştır. Lidyalılar para karşılığı askerlik yaptırmayı ilk çıkaran millet. Ancak zenginliklerinin getirdiği bu kolaycılık onların sonunu da getirmiştir. Para karşılığı savaşan biri zor anda savaş meydanından kaçıverir. Ki öyle de olmuş, savaş meydanından kaçan askerler sebebiyle Lidya, Persler tarafından yıkılmıştır. Osmanlı da parayı verene askerlik yaptırmamış yani bu sefer parayı veren düdüğü çalmamıştır. Çanakkale, Kanal, Kafkasya, Balkan cepheleri gibi cephelerde 3 milyona yakın ölen vatan evladı hep fakir çocuklarıydı. Zira Osmanlı 30 altın verenin askerlik vazifesinden düşeceğini ilan etmiş ve zenginler çocuklarını savaştan kurtarmıştır. Olan yine fakire ve onun çocuğuna olmuştur. “Kara çadır is mi tutar?” türküsünde bundan bahisle “Yemen yolu çukurdandır / Karavana bakırdandır / ZENGİNİMİZ BEDEL VERİR / ASKERİMİZ FAKİRDENDİR” diye kimsenin umurunda olmadığı derdini yanar türkü sahibi. Eeee zengin işini dağdan aşırır, fakir düz yolda şaşırırmış. Devlet önce fakiri korumalıdır. Zengin her hâlükârda kendini korur zaten.
Beyler, bedelli askerlik çıkarmak için çeşitli argümanlar üretilebilir. Ancak şu asla akıldan çıkarılmamalıdır ki bedelli askerlik milletin sinesinde yara açmakta; devlete, adalete karşı güveni sarsmaktadır. Oğlu şehit olan bir baba “Askerlik sadece fakirin vazifesi mi, ölmek ancak fakirin işi mi?” diye sorsa ona ne cevap vereceksiniz? Kusura bakmayın beyler “Vatan sağ olsun!” sözü insanların acılarına merhem olmuyor. Vatan beni yaşatması için sağ olmalı. Sadece zengini değil. Zengin burada yaşayamazsa gider Maldivlerde yaşar, Kanarya adalarında yaşar. Sıcaklar bastırınca tebdil-i mekânda ferahlık vardır diye Paris’e geçer. Fakir nereye gitsin? Geçen günlerde oğlu şehit olmuş bir babanın şu sözü ciğerimi yaktı, dağladı da ondan bu yazıyı kaleme aldım. Bu babanın sözünün barındırdığı derin acıyı ancak bir başka baba anlar. “17 BİN LİRAM OLSAYDI OĞLUM ÖLMEZDİ!” Bu sözün üzerine söz olmaz. Bende kelam tükendi. Selam ve dua ile…