YENİ TÜRKİYE

Hakkımızda şer bildiğimiz bazı gelişmelerin hayır olabileceğini söyler rabbimiz. Elbette bilen O'dur. Bize yaşadığımız ve yaşayacağımız her şeyin hakkımız için hayırlar getirmesini dilemek düşer.  

Milletimiz son birkaç yılda, on yıllara sığmayacak hadiselerle karşı karşıya kaldı. İçeride ve dışarıda ülkemize kast edenlerin oynadığı oyunlar bizi bunalttı. Hele bir 15 Temmuz hadisesi var ki, sebebini ve sonucunu hala doğru algılayabildiğimiz söylenemez.  15 Temmuz; Türk Milletinin yazdığı en büyük destanlardan biri olarak tarihe geçecek. Aradan bir yıla yakın zaman geçmesine rağmen sıcaklığını koruyan ve o sıcaklıkla anlamakta ve algılamakta zorluk çektiğimiz 15 Temmuz, ileride romanlara filmlere konu olacak kadar mühim bir hadise. Tabii ders kitaplarında yeni nesillere okutmayı da unutmamamız gerekiyor. Unutmamamız ve unutturmamamız gereken tarihi bir gün. 

15 Temmuz, bu topraklara kastedenlerin hiç beklemedikleri şekilde büyük mağlubiyetleriyle sonuçlandı. Maşalar da, maşaları tutanlar da hala bu mağlubiyete inanamıyorlar. 16 Nisan ise, cephede milletimizin feraseti ile kazanılmış zaferin masa başı rövanşı idi. Millet cephede kazandığı zaferini masa başında da kaybetmedi. Hainler de, onların hamileri de bir kez daha mağlup oldular. Tıpkı bin yıldan buyana mağlup oldukları gibi. 

Türkiye'de maalesef hadiselere yüzünden bakılıyor. Derinlemesine analizler yapılmıyor. Geçirdiğimiz travmanın büyüklüğü hala konuyu derinlemesine incelememize fırsat vermedi. Darbe girişiminin ardından referandum yoğunluğu yaşanınca dikkatler başka yöne kaydı. 

15 Temmuz ülkeyi Suriye'ye çevirmenin fitilinin ateşlenmeye çalışıldığı tarihti. Önce karıştıracaklar, sonra savaştıracaklar, sonra da barış havarileri olarak ortaya çıkacak ülkeyi bilmem kaç parçaya böleceklerdi. On yıllar sürecek bir iç savaşın ardından "denize düşen yılana sarılacak” ve bu sözde barış havarilerinin bir dediğini iki etmeyecekti. Tıpkı Afganistan'da olduğu gibi. Tıpkı Irak'ta olduğu gibi. Tıpkı Libya'da olduğu gibi. Ve tıpkı son olarak Suriye ve Yemen'de devam ettiği gibi. 

Ülkeyi parçalayıp birkaç devletçik oluşturmakla yetinecekler miydi? Hayır. O, birinci adımları olacaktı. Ardından Endülüs'te yaptıkları gibi, Bizans toprakları olarak kabul ettikleri Anadolu'dan bizi atmak için planın ikinci aşamasına geçeceklerdi. 

Hiç şüpheniz olmasın ki, ülke topraklarımızın batısında ve kuzeyinde yer alan güçlerin bin yıllık rüyası bu. Bu rüyadan hiçbir zaman vazgeçmediler. Bize düşen atalarımızın dediği şu sözü hiç mi hiç unutmamak. "Su uyur, düşman uyumaz”. Yani "asker uyur, düşman uyumaz”. Bizim uyumamamız gerekir, askerimizin-polisimizin- yöneticilerimizin uyumaması gerekir. Günün birinde rehavete kapılır da uyursak 2. Endülüs olacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Bunlar öldürmekten, yok etmekten, zulümden zevk alan bir medeniyetin çocukları. Dün de böyleydiler, bugün de böyleler. Siz hiç Irak'ta, Yemen'de, Suriye'de, Libya'da ölenlere acıdıklarını gördünüz mü?  Siz hiç bunların birkaç mülteciye insanlık adına sahip çıktıklarını duydunuz mu? Ama sınırda geçen mazlumları çelme takarak düşürdüklerini bütün dünya gördü. 

İşte tüm bu yaşadıklarımızdan sonra bütün dünyaya haykırıyorum. "Ne mutlu ki Müslüman'ım.” Çünkü tüm insani değerlerimizi inancımızdan alıyoruz. O, bize öğretmese idi, nereden bilecektik?.  Ne mutlu ki, O'na inanıyoruz. O;  Rahman ve Rahim olan yüce ilaha...!

İşte şimdi birlikte bir destan daha yazarak kabul ettiğimiz Yeni Sistemimiz ile geleceğe yürüyeceğiz. İyi ki, bu zorlu süreçte,  her daim önümüzde olan ve canı pahasına milletini savunan Milletin Adamı Recep Tayyip Erdoğan gibi bir liderimiz var. 

Şimdi Yeni Türkiye zamanı. Şimdi yaşadıklarımızdan ders çıkararak Yeni bir Türkiye oluşturma zamanı. Bir ve beraber olduktan sonra her şey kolay.

 


Yazarın Diğer Yazıları