İSRAİL’İN ZEVALİ YAKIN

 

Tarihte zulmeden hiçbir ülke ve millet, zulmüyle uzun süre yaşamamış, bir şekilde helak olmuştur. Bu helak, bazen Allah'ın salih kullarının eliyle olmuş, bazen de deprem, kasırga, gökten inen ateş ve taş yağmuru gibi ilahi afetlerle gerçekleşmiştir. 1948'den beri zulmeden İsrail'in de zevali yakındır. O kutsal topraklarda yüz yılını tamamlamayacaktır. Bugün dünyanın üç şımarık çocuğu var. Dördü de bizim çevremizde ve yüzlerce sene bizimle birlikte yaşamış, himayemizde kalmış, bize ihanet etmiş, henüz devlet olma rüştünü ispat edememiş ülkeler ve milletler. Bunlar, Yunanistan, İsrail ve Ermenistan. Bu üç millete, dört ülkeye dağılmış PKK-PYD sempatizanlarını da ekleyebiliriz. Bu üç ülke de ABD ve Batı ülkelerinin kanatları altında bize hasmane tutum almaya devam ediyorlar. ABD, Rusya'yı ve ülkemizi çevrelemek için çevremizdeki her devletle ve terör gruplarıyla işbirliğine devam ediyor. NATO'da müttefik bildiğimiz ABD, Yunanistan'la işbirliği yapıp Ege adalarından Dedeağaç'ı silah deposu, askeri üs yaptı. Binlerce tır savaş malzemesi, uçaklar, tanklar, füzeler getirerek Akdeniz ve Karadeniz'i oradan kontrol etmek, Rusya'yı çevrelemek ve bu arada Türkiye'nin elini kolunu bağlamak, Yunanistan'ı koruyup kollamak istiyor. Evet, ABD ile NATO üyesi olduğumuz halde, başka bir NATO üyesi Yunanistan'ı üzerimize salmaktan geri kalmıyor. Her geçen gün Yunanistan tarafından uçaklarımız taciz ediliyor, kilit atılıyor. Biliyoruz ki Yunanistan'ı şımartan, arkasında duran, savaş çığırtkanlığı yapan ABD'dir. Hükümetimiz soğukkanlı, sabırlı davranıyor, ateşe benzinle gitmiyor, bıçak kemiğe dayanmayınca kıvılcımı alevlendirmiyor.

Son olarak da Filistin- İsrail savaşı patladı, yine ABD en büyük uçak gemisiyle ve uçaklarıyla Akdeniz'e konuşlandı ve İsrail'İn arkasında durduğunu ilan etti. Zalim İsrail Gazze'den atılan roketleri bahane ederek Gazze şeridini bombalamaya, iki buçuk milyon sivil halkı aç, susuz ve elektriksiz bırakmaya devam ediyor. Tıpkı Kerbela olayında Yezid'in askerlerinin Hazreti Hüseyin ve yanındakilere yanı başlarında akan Fırat'ın suyundan bir yudum suyu vermeyip biy'at etmeye ve teslim olmaya zorladığı gibi. Evet, bir katliamın eşiğindeyiz. Gazze'de büyük bir zulüm yaşanıyor, bu zulmü seyreden de zulme ortaktır. Bu savaşın tüm bölgeye yayılma istidadı var. Tek ümit Türkiye.

Evet deprem gibi bölgemizde bir büyük savaş uzakta değil. Bir küçük kıvılcım, Yunan'la, israil'le, sonra onların arkalarındaki güçlerle silahlı çatışmaya dönüşebilir. Korkunun ecele faydası yok, gerektiği zaman ateşe ateşle karşılık verilecek. Yunanı da, İsrail'i de çiğneyecek gücümüz de, silahımız da var. Ancak karşımızdaki güç, sadece on milyonluk Yunan ve yedi milyonluk İsrail'den ibaret değil. Bir yandan sabırlı ve soğukkanlı olurken, bir taraftan da bir büyük savaşa hazır olmalıyız. O yüzden yerli ve milli savunma araçlarımızı yüzde seksenlere çıkardık, daha da yukarı çıkarmalıyız, iç birliğimizi tahkim etmeliyiz. Bu konuda bize bir beş yıl lazım. Biliyoruz ki savaş yıkım demektir, acı ve gözyaşı demektir, maddi ve manevi büyük kayıplar demektir. Savaşa giren ve savaştan çıkan bir ülke elli sene eski yerine gelemez, maddi kayıplarını elli yılda telafi edemez. Dua ediyoruz, Rabbimiz savaşla imtihan etmesin. Bir büyük savaş için ekonomimiz, zaman ve zeminimiz müsait değil. Başlanmış ve bitmemiş savunma sanayi projelerimiz var, bunlar akamete uğramamalı, hızla bitirmeliyiz, her an bir savaş riskine karşı müteyakkız olmalıyız. 2002 yılında Ak Parti iktidara gelince kendisini iki savaşın içinde buldu. Kırk yıldır yaptığımız bu iki savaş daha da büyüdü, cephe genişledi: Birisi ekonomik savaş, öbürü de terörle savaş. İkisine de "savaş” demesek "mücadele” desek daha doğru olur. Çünkü savaşlar devletler arasında olur. Bizimle cephede savaşmayı göze alamayan devletler, geri planda kalıp vekaleten savaşmayı tercih ediyorlar, üzerimize terör örgütlerini ve büyük para babalarını salarak bizi dize getirmek istiyorlar. Bir yanda para babaları, yani uluslararası bankalar, IMF gibi kuruluşlar, dünya siyasetine yön veren global şirketler paramızı pul etmek, bizi ekonomik yönden diz çöktürmek ve kendisine kul etmek, bir sente muhtaç emek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bir yanda da cephede karşımıza çıkacak ,Fetö, Işid ve pkk gibi kökü dışarıda terör örgütlerini silahlandırıp üzerimize salıyorlar, böylece gücümüzü zayıflatmak ve bu ülkeyi ikiye- üçe parçalayıp işgal etmek istiyorlar. Allah'tan ki Ak Parti hükümeti gibi yerli ve milli bir iktidarı ve onun lideri cesur yürekli bir Cumhurbaşkanı var başımızda. İktidar, ekonomik yolla olsun, terör yoluyla olsun dışarıdan gelen bütün hamleleri boşa çıkardı ve bu ülkeyi

dimdik ayakta tutmayı başardı.

Evet, tarih boyunca batılı devletler Anadolu'da güçlü bir devletin olmasını hiç istememişler. Hep boyun eğen, yönetilen, buyrulan, buyurduklarını yapan bir devlet olmasını istemişler. On dokuzuncu ve yirminci yüz yıl boyunca Anadolu'da böyle yönetilen, batılı devletlerin dediklerini yapan bir devlet olmuş. Ne zaman ki Ak Parti hükümeti, 2002 yılında onlara rağmen iktidara geldi, batılı devletlerin uykuları kaçtı. Nasıl uykuları kaçmasın ki! Anadolu'dan bir lider çıktı, İsrail gibi dünyayı yöneten bir devletin başkanına "one munite (bir dakika), siz adam öldürmeyi çok iyi bilirsiniz, zalimsiniz” dedi. "Dünya beşten büyük” diyerek BM'lerin yapısını sorgulayan bir lider geldi bu ülkenin başına. İHA'laları, SİHA'ları, kendi tankını, silahını, helikopterini yapan bir hükümet geldi bu ülkenin başına. Daha önce uzadıkça budanan, kurudukça sulanan bir devlet vardı. Artık öyle bir devlet yok Anadolu'da. Uzadıkça budanamayan, gölgesine sığınılan, Osmanlının devamı olduğunu göğsünü gere gere söyleyen ve İslam toplumlarına güven ve ümit aşılayan bir devlet ve onun sağlam duran yerli ve milli bir lideri var bu topraklarda.

Anadolu, tarih boyunca hep kıskanılmış ve göz koyulmuştur. Çünkü semavi dinlerin bütün kutsal mekanları burada. Onlarca medeniyetin izleri, eserleri burada. Dört mevsimin aynı günde yaşandığı verimli tarım toprakları burada. Bor ve Toryum gibi stratejik madenlerin ana kaynağı burada. Enerji kaynaklarının aktığı ve geçtiği yollar burada. Dibinde asırlarca dünyaya yetecek doğalgaz kaynaklarını barındıran Akdeniz ve Karadeniz bu ülkenin çevresinde. Tarihi "ipek yolu” bu ülkenin üzerinden geçiyor. Üç büyük kıtanın kavşağında, dünyanın başkenti olmaya namzet, göğsünde Ayasofya gibi bir kutsal inciyi taşıyan İstanbul bu ülkenin şehri. Tarih boyunca batıya gidenler de, doğuya gidenler de bu ülke topraklarından geçmiş. Bu ülke, nüfus bakımından orta ölçekli ama özgül ağırlığı yüksek bir ülke. Bu ülke yakılmış ama yıkılamamış, dalları kırılmış ama sökülememiş, kurudukça yeşermiş, budandıkça daha gür dalları çıkmış.

Evet, son on yıllarda bu ülkenin başı hep ağrıtıldı. Suriye'den vurulmak istendi ve bu ülke Suriye'ye girdi oturdu. Akdeniz'den kapatılmak istendi, Libya ile "münhasır ekonomik bölge” anlaşması yaparak ve Libya ile askeri güç birliği ederek önlerini kesti. Ege adalarından sıkıştırılmak istendi ve savaş gemlerini yollayarak Yunan'a gözdağı verdi. Rusya ile kapıştırmak istendiler ve NATO'nun güne kanadı diye hep sırtımızı sıvazladılar yıllarca. Akıllı bir denge politkası izleyerek, mavi akım projesiyle ve s-400'leri alarak Rusya'nın da elini bağladık, hatta yanımıza aldık. Bugün de bizi İsrail'le kapıştırmak istiyorlar, savunma projelerimizi akamete uğratmak ve güneyimizde bir devleti kurarak bizi bölmek istiyorlar. İnşaallah bu sinsi ve kirli projeye de fırsat vermeyeceğiz. Artık terörle mücadelede savunma pozisyonundan çıktık, terörü yuvasında vurmaya başladık. Güvenlik sınırlarımızı 30-50 km dışarıdan çizdik. Yüzde yetmiş oranında kendi silahımızı yapmayı başardık, artık ambargolara eyvallah etmiyoruz. Kıbrıs Barış Harekatında kendi gemimizi vurduğumuz, ambargolara boyun eğdiğimiz günler geride kaldı. Evet, Doğu Akdeniz'deki gaz kaynaklarının paylaşımı, kıta sahanlığı anlaşmazlığı ve adaların hukuksuzca silahlandırılması yüzünden Yunan'la bir sıcak çatışmanın eşiğine geldik. Allah'ın izniyle her zamandan daha güçlüyüz, kendi insanının karnını doyuramayan ve borç batağında kıvranan Yunan bizim için güçlü bir rakip değildir. Ancak "vur- kaç” oynayan, terör örgütlerini kullanan batılı güçler burada da boş durmayacak, Yunan'ın arkasında duracak. Her senaryoya hazır olmalıyız. Türkiye Cumhuriyetini budamak isteyen fırsatçılar her zaman olmuştur, yine olacaktır. Türk devletlerini, Türk dostlarını ve çevremizdeki müslüman ülkeleri yanımıza alma zamanı. Başlarında şuurlu liderler olmalı ve İslam ülkeleri İsrail'e karşı birlikte hareket etmeli.


Yazarın Diğer Yazıları