İçme Be Kardeşim!
Yine içimizi yakan bir haber… Ankara Valisi Vasip Şahin, sahte içki nedeniyle 33 kişinin hayatını kaybettiğini, 22 kişinin ise tedavi altında olduğunu açıkladı. Tam 33 can! Üstelik bu ilk değil. Yıllardır aynı senaryoyu yaşıyoruz. İnsanlar sahte içkiye yöneliyor, ölüm haberleri peş peşe geliyor, birkaç gün konuşuluyor ve unutuluyor.
Ama bu sefer durup düşünelim. 33 kişinin ölümüne neden olan meseleye. Öncelikle müslümanız. Allah içkiyi haram kılmış. Tartışılacak bir şey yok. İçmeyeceksin, o kadar!
Toplumun Tepkisi Nerede?
Bolu'da bir otel yangını oldu, 79 kişi hayatını kaybetti, hepimiz infial haline girdik. Sokaklar ayağa kalktı, yetkililer hesap verdi, ihmaller tartışıldı. Peki, 33 kişi sahte içkiden öldüğünde neden aynı tepkiyi göstermiyoruz? 33 insan az mı? Ölüm şekli değişince acı hafifliyor mu? Yoksa bazı ölümler artık normal mi geliyor bize?
Otel yangınında ihmali olanlar araştırıldı, sorumlular arandı. Peki sahte içkiden ölümlerin sorumlusu kim? Sadece merdiven altı üreticiler mi? Peki ya içkiyi meşrulaştıran, onu bir yaşam tarzı gibi sunan anlayışın hiç mi payı yok?
Öldüren sahtesi mi?
Kimileri diyor ki, "İçki pahalı, insanlar o yüzden sahte içkiye yöneliyor.” Çözüm olarak da ne öneriliyor? İçki fiyatlarını düşürmek! Üstelik bunu bir siyasi vaat olarak sunanlar var. Cumhuriyet Halk Partisi, seçim sürecinde içkinin pahalı olmasını eleştirip fiyatları ucuzlatmayı vaat etti.
Peki, bu nasıl bir mantık? Eğer bir şey zararlıysa, onun daha ucuz ve erişilebilir olması mı gerekir? O zaman sigara da pahalı, insanlar kaçak tütün alıyor. Sigara fiyatlarını da mı düşürelim? Uyuşturucu pahalı diye merdiven altı üretime yönelenler var. Uyuşturucuyu da mı ucuzlatalım? Bu mantık nereye gider?
İçkinin pahalı olması mı problem, yoksa içkinin ta kendisi mi? Eğer insanlar alkol yüzünden sağlıklarını, paralarını ve ailelerini kaybediyorsa, çözüm fiyatı düşürmek değil, içkiye olan bağımlılığı azaltmak, mümkünse yok etmektir. Eğitimle, bilinçlendirmeyle, sağlıklı alternatifler sunarak içkisiz bir hayatı teşvik etmektir.
İçki Gerçekten Keyif mi?
İçkiyi savunanların en büyük iddiası, bunun bir keyif aracı olduğu. Ama bir düşünelim: Gerçekten keyif mi, yoksa bir bağımlılık mı? İçen biri, içmeden de mutlu olabiliyor mu? Bir kadehle başlayan şey, neden zamanla artıyor? İnsanlar neden sosyal ortamda içki olmadan rahat edemiyor? Neden bırakmak isteyenlerin çoğu zorlanıyor?
Bu, basit bir keyif meselesi değil. İçki, insanın zihnini, bedenini ve iradesini ele geçiren bir madde. Kendi kontrolünü kaybetmek, aklını bir süreliğine devre dışı bırakmak, sorunlarını unutmak için içmek… Bunlar sağlıklı bir psikolojinin işaretleri olabilir mi?
Bir de ekonomik boyutu var. Ülke olarak geçim sıkıntısını konuşuyoruz, insanlar alım gücünden şikâyet ediyor. Ama yine de içkiye para harcıyoruz. Düşünün, bir baba evine ekmek götürmekte zorlanırken, kazandığı parayı içkiye yatırıyor. Aile bütçesi zarar görüyor, ilişkiler bozuluyor, çocuklar ihmal ediliyor. Sonra da "Hayat zor” diye yakınıyoruz.
Bir Karar Verelim
Bu mesele siyaset üstü bir mesele. Hangi partiye oy verdiğin, hangi görüşü savunduğun önemli değil. Önemli olan sağlıklı bir toplum inşa etmek. İçki, sağlıklı bir toplumun neresinde var? Aile yapısını bozan, insan psikolojisini sarsan, ekonomik çöküşe yol açan bir alışkanlık nasıl normalleştirilebilir?
Kimse kimseye zorla içki içirmiyor elbette. Ama içkinin meşrulaştırılmasına, yaygınlaştırılmasına, toplumda kabul görmesine karşı durmak hepimizin sorumluluğu. Birileri içkiyi savunabilir, hatta ucuzlatmayı bile vaat edebilir. Ana muhalefet partisi CHP'nin en önemli vaadlerinden biri maalesef bu. Tam bir cinnet hali. Böyle bir vaad ancak sarhoş kafa ile verilebilir. Akıl başta alınan bir karar olamaz.
Bir karar verelim. Ya bu zehri içmeye devam edip sahte içkiyle ölmeyi, ailemizi yıkmayı, ekonomimizi tüketmeyi göze alacağız… Ya da içkiye karşı durup, bağımlılığı değil, sağlıklı bir hayatı savunacağız.
Unutmayalım, sağlam kafa sağlam vücutta, sağlam vücut alkolsüz hayatta bulunur.
Yazarın Diğer Yazıları