Gerici ve yobaz yaftasının yapıştırıldığı bir ilde yaşıyoruz. Ne yapsak, ne etsek, her platformda üzerimize yapıştırılan bu yaftayı bir türlü çıkaramadık.
Konya mı? Gericilerin yaşadığı şehir.
Konyalı mı? Yobazların memleketi.
Kimimiz kabullendi bu yaftayı. Çünkü ne yapsak ne etsek üzerimizden atamıyoruz. Kimimiz ise, kurtulmak için nice yollara başvurduk. Plakalarımızı değiştirdik, dışarıda Konyalı olduğumuzu gizledik vs… Bir kısmımız ise dik durduk. “Asıl yobaz, asıl gericiler onlardır” dedik, yolumuza devam ettik.
O yol bizi güzel bir yere getirdi. Artık kıskanılan, imrenilen, gurur duyulan bir Konya imajı var. Bunu Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, hissediyorsunuz. Elbette bu imajın değişiminde Ak Parti iktidarı, Cumhurbaşkanımız ve özellikle de son iki yıldan bu yana Başbakanımız çok etkili oldular.
Artık çekim merkeziyiz, herkes Konya şehrini merak ediyor, Konyalılar nereye giderlerse orada saygı görüyorlar. Şükür, sabrın sonu selamet oldu.
Fakat son aylarda Konya’yı kasıp kavuran bir tehlike var. Beş yıldızlı otellerin cafcaflı salonlarında Konyalılığa yakışmayan programlar düzenleniyor. Ben görüntüleri ve katılımcıları görünce irkildim.
Bu görüntülerin servis edilmesinden veya sosyal medyaya atılmasından da kimse gocunmuyor. Bir görseniz neler yapılıyor neler? İnsanlar çıldırmış sanırsınız.
“Bu ülkede özgürlük var, isteyen istediğini yapar” diyebilirsiniz. Ama ben demiyorum. İyiye iyi, kötüye kötü demek gerekir. Bakın aynı zamanda bu Allah tarafından bizden istenen bir sorumluluk. “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Âi İmran-104)
Bu programları düzenleyenler, büyük şehirlerin hepsinde bu tür programların düzenlendiğini, Konyalıların sosyal hayatının olmadığını ve insanların haftanın bir günü dahi olsa, yoğun iş ortamının stresinden kurtulup buralara gelmesi gerektiğini savunuyor.
Öyle bir savunuyorlar ki, bilmeyen de sosyal hayatı, sosyal olmayı, otel salonlarında kadınlı erkekli programlar düzenlemek, gecenin geç saatine kadar yemek içmek, acayip kıyafetler giyinmek, yine erkekli kadınlı karışık dans etmek sanır.
Evet büyüyen kentimizde yeni arayışların olduğu kesin. Ancak bu arayışlara cevap vermeyen bir kültürel yozlaşmaya doğru gidiyoruz. O kadar geriye gidiyoruz, o kadar yozlaştık ki, eskimeyen güzel alışkanlıklarımızdan vazgeçtik. Artık, komşuların, yakınların, hacı arkadaşlarının, okul arkadaşlarının katıldığı ev programları yerine farklı arayışlar içerisindeyiz.
Polis, asker bizi görmesin diye korkarak gizlene gizlene katıldığımız hocaefendilerin bulunduğu sohbet programları yerine “bu akşam hangi cafede nargile içsek, hangi otelin lüks salonunda eğlensek” diye düşünüyoruz.
Sanırsın ki, İsrail’in Filistin zulmü sona erdi.
Sanırsın ki, Suriye ve Irak’ta barış sağlandı.
Sanırsın ki, Myanmar’da insanlar diri diri ateşe atılmıyor.
Sanırsın ki, sahillere vuran çocuk cesetleri Müslümanların değil.
Sanırsın ki, Mısır’da darbeciler alaşağı edildi.
Sanırsın ki, PKK, DAEŞ terörü sona erdi.
Sanırsın ki, dünyada aç ve açıkta hiçbir Müslüman kalmadı.
Evet Konya olarak ya batı esintili popüler kültüre yenik düşüp sıradan bir büyük şehir olacağız, ya da titreyip kendimize geleceğiz.
Hani bir başkent daima başkentti.
Hani biz koca Selçuklu Devleti’nin varisleriydik.
Hani biz Mevlana torunlarıydık.
Hani biz muhafazakar bir şehirdik.
Hani biz Türkiye’nin en dindar, en ahlaklı, en huzurlu şehriydik.
Hani….
Yukarıda bahsettiğim otellerin cafcaflı salonlarındaki programlara gelince. Kapitalizm değirmeni her yerde olduğu gibi Konya’da da kültür, ahlak, erdem öğütmeye devam ediyor. Yapılan programları bir görseniz. Bir de katılımcıları.
Evet, katılımcılar bölümünün bir kez daha altını çizmek istiyorum. En çok katılımcılara üzüldüm. Hiç birinizin buralarda olabileceğine inanamayacağımız insanlar. Toplumda yeri olan, Konyalılıkla müsemma olmuş insanlar. Yazık, yazık, yazık….
Daha dün katıldığınız o muhteşem sohbetlerde size nasihat eden çok değerli hocaefendilerin sohbetlerini nasıl oldu da terk edip, ne idüğü belirsiz, acayip kılıklı insanlara ve onların size yem olarak attığı manken görünümlü oltalarına kandınız? Lütfen kendinize geliniz.
Bu yazıyı burada bitirmek istemiyorum. Bitirmeyeceğim de… Elimdeki görüntülere gelince… Bu konuda şimdilik bir şey diyemeyeceğim.
Eğer ilericilik bu ise, ben eskiden bana yapıştırılan “gerici ve yobaz” yaftasına razıyım.