SİYASETTE AHLAK VAR MI?

Konya’da üç gündür güzellikler yaşanıyor! Konya Büyükşehir Belediyesi ile Türkiye Yazarlar Birliği’nin birlikte organize ettiği; 22-23-24 Kasım 2013 tarihleri arasında; “II. Ahlak Şûrası” yapıldı. Şûranın ana konusu; “Siyaset ve Ahlak” idi.
Şûra tertip Heyeti; D. Mehmet Doğan, İbrahim Ulvi Yavuz, Ahmet Fidan, Doç dr. Musa Kazım Arıcan, Mehmet Ali Köseoğlu, Dr. Mücahit Sami Küçüktığlı ve Hasan yaşar. İlim heyetinde; Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç, Prof. Dr. Şükrü Karatepe, Doç Dr. Mustafa Orçan, Doç. Dr. Hayri erten, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Birkul, Yrd. Doç. Dr. Bekir Biçer yer aldılar. Şûranın sekreteryasını; Doç. Dr. Musa Kazım Arıcan, Araş. Gör. Muhammet Enes Kala, Arş. Gör. Bahattin Cizreli ve Mehmet Akkanat üstlendiler.
I.Ahlak Şûrası İstanbul’da büyük mütefekkir Nurettin Topçu adına yapıldı. Bu, II. Şûranın da Konya’da Büyük Ahlakçı, mutasavvıf ve mütefekkir Mevlana Celaleddin Rumi adına yapılması çok anlamlıdır. Her alanda Ahlakı ikame etmeye mecburuz. Ahlakı, dinden, dini ahlaktan ayrı düşünemeyiz.
Siyasette ahlakın rafa kaldırılması ile toplumsal kokuşma başlamıştır. Bu konuyu Nurettin Topçu şu sözüyle belirtir:
“Kur'an harikası olan ilahi ahlak, İslam diyarında çoktan gömülmüştür.” Bunun temel sebebi, felsefenin, İslam topraklarından kovulmasıdır. Topçu’ya göre, “"Din bilgi kaynağı değil, kuvvet kaynağıydı. Dindar adam başkalarından çok şey bilen değil, daha çok kuvvetli olan insan" dır. ”
Gelenekçi İslamcıların, "Kuran’ın varlığı káfidir; felsefe insanın inançlarına zarar verir; çünkü sorduğu sorularla insanı şüphe ve inkárın çukuruna düşürebilir" sözlerine ağır karşı çıktı:
“ Felsefe olmazsa Büyük Kitabı hakkıyla anlayamazsınız, sadece ezberlersiniz. Kuran Allah’ın kitabı, felsefe ise bizim onu anlayacak olan şahsiyetimizin örgüsüdür.    ”


Ahlak, insanlıkla eşdeğerdir. Nerede insan varsa orada ahlak vardır. Daha doğrusu insanın olduğu yerde ahlak da olmalıdır. Siyasetle ahlak, etle tırnak gibidir. Nasıl tırnağı etten ayırmak mümkün değilse, ahlakı da siyasetten ayrı düşünmek mümkün değildir.
Felsefeciler, “Ahlak, kendini bilmektir” derler. Mutasavvıflar da; “Kendini bilen Rabbini bilir” ifadesini kullanır.  
Ahlak olmazsa, kanunların uygulanmasında sıkıntı doğar. Zira âdil olmayı, ahlak emreder kanun değil. eğer ahlaklı, inançlı, sağlam bir nesil yetiştirmek isteniyorsa Mevlana’nın Ahlak anlayışının okullarda ders olarak okutulması gerekir. çünkü Mevlana’nın ahlakı, Kur’anın ve resulün Ahlakıydı.
Sevgili Peygamberimizin; “kendine yapılmasın istemediğin bir şeyi başkasına yapma” kutlu sözü en büyük bir ahlak ilkesidir.   
Şûranın başlığını görünce aklıma; “Siyasette Ahlak var mı?” sorusu geldi. Şöyle de düşünülebilir; şimdiye kadar gördüğümüz siyasiler neden ahlaklı bir tavır izlemediler? Öyle zamanlar yaşadık ki, ahlak deyince; “dini siyasete alet ediyorsunuz, siyasal İslam, irtica hortladı, …” gibi absurt sözlerle insanlarımız harcandı! Çoğu zaman bir başörtüsüne takıldı beyinler! Kimi zaman; “dini nasıl toplumdan uzaklaştırabiliriz?” Hesabı yapıldı!
Bugün yeryüzünde sömürgeler var! Eğer siyasette ahlak olsaydı veya siyasiler ahlaklı olsaydı dünyada sömürge olmazdı. Süper güç denilen ülkeler refah, lüks ve israf içinde yüzerken, fakir ülkeler, sömürüye maruz kalanlar; bir lokma ekmeğe talim ediyorlar! Siyasette ahlak var olmuş olsaydı; kimsenin burnu kanamazdı. Yıllarca terörle başımız ağrıdı! Binlerce insanımızı kaybettik. Ocaklar söndü. Siyasiler, ahlaklı düşünselerdi teröre prim verilir miydi? Yine siyasiler, ahlakı ilke kabul etselerdi, ülkenin menfaatini kendi menfaatlerinin önüne alırlar, kalkınmaya, ilerlemeye, insan haklarına önem verirlerdi!
İnanç olmayınca ahlak olmaz. Ahlak olmayınca da siyaset ahlaksızlaşır ve çığırından çıkar! Ahlaklı siyasilere ihtiyacımız var.


Yazarın Diğer Yazıları