Kömür Ocaklarında Nasıl Bir Islah Yapılabilir?

Soma’dan sonra acı haber Ermenek’ten geldi! 18 işçinin, patlayan suların altında kaldığı, suların; çamurla karışık mil şeklinde olduğu, o bakımdan suyun tahliyesinde sorunlar çıktığı, yetkililerce açıklandı. Enerji ve Tabbi Kaynaklar Bakanı sayın Taner Yıldız, başlangıçtanberi olay yerinde!
Suyun, yakında bulunan barajdan gelebileceği de ihtimaller arasında. Aradan geçen bunca zaman içinde 18 işçi ile ilgili olumlu bir cevap verilemiyor!
Soma faciasının ardından hükümeti yıpratmaya çalışan bazı işgüzarlar ve özellikle muhalefet, hiçbir şekilde aklî, ilmî ve mantıklı bir husus ortaya koyamıyorlar! Tabii ki, olanlarda, eksiklikler, hatalar, ihmaller, savsaklamalar ve görmezden gelmeler üzerine gidilmelidir. Bu konuda neler yapılmalı, nasıl bir yöntem uygulanmalı, “bundan sonra bir daha olmasın” dediklerimizin kesin çözümleri aranmalıdır. Bunun için Avrupa ile Türkiye’nin bir karşılaştırmasını yapmakta yarar var;   
 Avrupa’da yer altı maden ocağı işletmeleri neredeyse terkedilmiş durumda. Bu işletmelerden galeri ve kuyu şeklindeki olanlarsa tamamiyle kapatılmış. 7 nükleer santralin bulunduğu 10 milyon nüfuslu Belçika’da tüm kömür ocaklarının kapısına 1981 yılında kilit vurulmuş. 19 nükleer santralin bulunduğu 55 milyonluk Fransa’da ise 1983 yılında ocaklar kapatılmış. Nükleer enerjinin yaygın olduğu Almanya’da, kömürün yüzeyden kepçelerle toplandığı açık ocaklar dışında sadece iki küçük ocak bulunmakta, onlar da kuyu ve galeri şeklinde değiller.
Dünyada kömür madenciliği iki şekilde yapılıyor. Bunlar, yüzeyde işletilen açık ocaklar ve yeraltından çıkartma yapılan ocaklardır. Yeraltı ocakları içinde de kuyu ve galeri şeklindekiler maliyetin nükleerden daha pahalı olması nedeniyle Batı Avrupa’da tamamen devre dışı kalmış durumdalar.
Alman türü çevre düşmanı açık linyit işletmelerinin Türkiye kamuoyuna kabul ettirilebilmesi oldukça zor. Öte yandan küçük bir militan grup zaten nükleer enerjiye de, HES’lere de, kömüre de karşı. Uzmanlar Türkiye’nin dış bağımlılıktan kurtulmasının tek yolunun, kendi doğal kaynağı olan kömürde işgüvenliğini ön plana alan ileri teknolojiler geliştirmek zorunda olduğunu belirtmekteler. Linyitte ise tamamen açık ocakçılığı desteklemek gerektiği vurgulanıyor.
Almanya’da Yeşiller Partisi’nin baskısıyla uzun vadede nükleer santralden vazgeçilme sözü verilince 2000’lerden itibaren kömüre yeniden dönüş başladı. Ama bu dönüş açık linyit ocaklarının geniş ölçüde devreye sokulması şeklinde oldu. Soma’daki gibi bir linyit bölgesi olan Garzweiler’de dev bir işletmeyi devreye sokabilmek için son yıllarda 10 adet yerleşim yeri boşaltıldı. Soma madenciler nüfusuna yakın bir kitle, 7600 kişi evlerinden kopartılıp başka yerlere gönderildi. Buldozerlerle altüst edilen köyler, tarım alanları ve ormanların yerinde şimdi çok büyük bir çukur var. Kömür kepçelerle toplanıyor, makinalarda yıkandıktan sonra elektrik santrallerine gönderiliyor. Alman devleti işletmedeki kömürün 2045 yılında biteceğini planlamış ve oluşacak alanda 28 kilometre kare büyüklüğünde bir göl meydana getirme peşinde. Almanya’daki bu tür madencilik işletmelerinde iş makinalarının kaza yapması dışında bir risk zaten doğal olarak mevcut değil.
Fransa, nükleer enerjinin devreye girmesiyle birlikte yeraltı ocaklarını müzeye dönüştürdü. Ziyarete açılan müzeler her yıl yüzlerce turist tarafından geziliyor. Bu müzelerden en ünlüsüyse Saint-Etienne'deki Musée de la Mine...
Avustralya'nın Emerald, Queensland Şehri'nde bulunan bir kömür ocağı, 2 Km derinde ve tam donanımlı makinalarla çalışıyorlar. Ve hala kazma, kürekle İşçi çalıştıranlara; Kömür öyle çıkarılmaz, işte böyle çıkartılır! Dedirten cinsten...
1963’te Lengede’de 29 kişinin ölümüyle sonuçlanan kaza ve başka felaketler her seferinde iyileşme adına yeni adımların atılmasında önemli rol oynadı: Giderek daha düşük oranlarda gazı algılayabilen sensörler, yangın ve patlamalara karşı özel korunma yöntemleri geliştirildi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun, yüzey madenciliğinin azaldığını, derinlerde yer alan çok daha büyük maden yataklarının değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
"Yüzey madenciliği azalıyor ama yerin metrelerce derinliklerinde çok daha büyük maden kaynaklarımız var. Maden üretim derinliğimiz 200 metre. Bin metre daha derinlikte madenlerimiz var ve bunların ne olduğunu bilmiyoruz bile. Örneğin Güney Afrika'da 3 bin 600 metrede altın madeni çıkarılıyor. Avrupa'da madenlerin bulunduğu ortalama derinlik 1000-1500 metre.


Yazarın Diğer Yazıları