KAVLİ LEYYİN

Günlük hayatımızda sık sık, birbirimizle anlaşabilmek için baş vurduğumuz, iyi bir iletişimin şartlarından olan kelimeler kullanırız. Konuşmalarımız, yazmalarımız kelimelerden oluşur.

Zaman zaman o kadar çok kelime kullandığımız olur ki, bunları bir araya getirsek hiçbir anlamı olmadığını görürüz. Ama yine de konuşmuş olmak için konuşuruz. Bu tür konuşmalar bize sadece yorgunluk verir, iplerin kopmasına, dostlukların düşmanlığa dönüşmesine sebep olur.

Halbuki üç sihirli kelimeyi kullansak, bunlarla açamayacağımız kapı yoktur. Bu sihirli kelimeler; adeta güneşin buzların erittiği gibi kırgınlıkları eritir, ortalığa sıcak bir atmosfer yayar. Çok zor değil, hatta hiç zor değil. Hepimiz yapabiliriz. Herkes bu kelimelerden yararlanabilir. Bunun için tahsile, terbiyeye, okumaya, okula gitmeye gerek yok.

Hani hasretini çekeriz ya, hani hep dillendiririz ve; "Ne olur dilimizi güzel kullansak, birbirimizi kırmasak, bir selam versen, bir hal hatır sorsan ne olur?...” deriz. Deriz de bir türlü bu sihirli kelimeyi kullanmayı aklımıza getirmeyiz. Hep, efelenmek, dili uzunluk, ben bilirim ukalalıkları, bana ne, o selam versin, ben mi hal hatır soracağım? O, tekke mi hep ziyaret edilecek? Kardeşim ben, senin hatırın için kaidemi bozamam... gibi uç, saçma, bir anlamı olmayan konuşmaları ihmal etmeyiz. Sonra da, bir iş yapmış gibi kendimizde bir renk görürüz. Sonuç; sıfır, dostsuz kalmak, arkadaşlardan uzaklık, yalnızlık.....

Birine bir iş buyuracağımız zaman; "Lütfen şunu, şöyle yapar mısın?” demek mi daha etkili? Yoksa; "Şunu, şöyle veya böyle yap” demek mi? yani emir verici, buyurucu bir tavır mı daha çok insanı işe yöneltir? Yoksa daha ince, daha nazik bir ifade kullanarak mı?

Yapılan bir işe, bir iyiliğe, bir güzel harekete karşı; "Teşekkür ederim” dememiz mi insanları mutlu eder? Yoksa. Hiçbir şey söylemeden, sessiz kalmamız mı? mesela diyelim ki; belediye otobüsünde ayakta gidiyoruz, ama ayakta durmaya halimiz de yok. Ön veya yan koltukta oturan birisinin bize yer verdiğini düşünelim. Bu hareket karşısında ne yaparız? Kendini bilen nasıl davranır? İstese bu insan bize yer vermeyebilirdi değil mi? bizi yüceltecek söz; "Enayiye bak, kendisi oturmuyor, bana yer veriyor” mu? "Teşekkür ederim, Allah razı olsun” mu?

Yine bir konuda, diyelim ki bir görev vereceğimiz zaman; "şunu yap” sözünü mü kullanırız? Bunun yerine; "şunu yapmanı rica ederim” sözünü mü kullanırız? Hangisi daha tatlı, daha sevecen? Daha cana yakın? Daha dostça?....

Dost kazanmak istiyor muyuz? İnsanlarla sıcacık bir iletişim kurmaktan yana mıyız? İçimizin rahat, gönlümüzün huzurlu olmasından mutluluk duyar mıyız? Çarşıda, pazarda, misafirlikte, toplulukta herkesin bize güler yüzle selam vermesini, insani yaklaşım sergilemesini istiyor muyuz?....

Şu üç kelimeyi ihmal etmeyelim: LÜTFEN, RİCA EDERİM, TEŞEKKÜR EDERİM. Bir deneyelim. Göreceğiz ki, bu kelimelerin sıcaklığı yüzünden kısa sürede dostlarımızın sayısı artmış, yalnızlıktan kurtulmuş ve içimizin sıkıntıda olmadığını görmüş oluruz.

Sadece bu üç kelime mi? Yaşadıkça her daim dilimize dikkat etmek zorundayız. Rabbimiz Hz. Musa ve Hz. Harun'a: "Firavuna yumuşak ve tatlı konuşun. Belki kalbi yumuşar” buyurur. Firavun, Nemrut, Allahsız… diyerek bir kenara çekilmek, dili diken etmek yarar yerine zarar verir ve vermektedir de zaten.

           Bulamayabilirsin!

Vefadan bîhaber dost, üzme canı bu darda,

Hasbi olan kulları bulamayabilirsin,

Hıçkırıklar içinde bir gün gelir arar da,

O aydınlık yolları bulamayabilirsin!

 

Dillerini har edip kalbe batırma sakın,

Ağyarları yar edip dostu bitirme sakın,

Nurlarını nar edip kana yatırma sakın,

Muhabbetli dilleri bulamayabilirsin!

 

Canlar canlara muhtaç tek başına olamaz,

Eller ellerden üstün bir kenarda kalamaz,

Hak sevgisi ebedi hiçbir fani alamaz,

Cennet gibi illeri bulamayabilirsin!

 

Güllerini güzel tut dikeni batmasın hiç,

Gülistana sevgi kat kokusu gitmesin hiç,

Gönül dostlarımızla muhabbet bitmesin hiç,

Sevgi dolu halleri bulamayabilirsin!

 

Yedi bölge dört iklim bir bedendir tek bir baş,

Aynı yolun yolcusu her birisi arkadaş,

Davaya baş koymuşuz vatan için tüm sırdaş,

O samimi elleri bulamayabilirsin!     


Yazarın Diğer Yazıları