KANAAT, EN BÜYÜK HAZİNEDİR

Kanaat; "payına razı olma” "kişinin azla yetinip elindekine razı olması, kendisinin ve sorumluluğu altında bulunanların ihtiyaçlarını asgari ölçüde karşılayabileceği maddî imkânlarla iktifa edip başkalarının elindeki şeylere göz dikmemesi, aşırı kazanma hırsından kurtulmasıdır.

Elinde bulunanla yetinme, dünya nimetlerinden kısmetine razı olma. İsraf, ihtiras tama' ve israftan kaçınma. Kişinin Allah'ın kendisine dünya nimeti olarak verdiği paya rıza göstermesi.

 

Hırs, Tamah ve Tûl-i emel gibi kavramlar mal ve dünya tutkusunun kalpten silinmesiyle kazanılan ahlâkî bir erdem olarak değerlendirilmektedir.

İbn Hibbân, "Kanaat kalptedir; kalbi zengin olanın eli de zengin olur, kalbi yoksul olanın mal zenginliği kendisine fayda sağlamaz” der. Dolayısıyla kanaatin insanda ruhî meleke haline gelmesi gerektiğine işaret eder.

Râgıb el-İsfahânî:

 "Kanaat manevî bir haslettir. Dolayısıyla iç dünyasında kanaatkârlık bulunmayan kişinin İslami samimiyetinden söz edilemez” der. Şöyle devam eder:

  "Yeterli miktarın altında bulunana da razı olma, gerektiğinde azla yetinmeyi bilmek, mal hırsına kapılarak meşruiyet dışında kazanç aramaktan ve başkasının elindekine göz dikmekten sakınmak.”

Gazzâlî:

"Bu konularda ihtiyaç sınırını aşarak daha çoğunu isteyen ve uzun süreli gelecek kaygısıyla zihnini meşgul edenlerin kanaat şerefini kaybetmiş, tamahkârlık ve hırs zilletiyle lekelenmiş olur” der.

 Hırs ve tamahkârlıktan kurtulup kanaat erdemini kazanabilmek için zihnî ve ahlâkî bazı değişimlerden geçmek gerektiğini söyleyen Gazali şu şekilde sıralar:

Harcamaları olabildiğince kısarak zorunlu ihtiyaçları karşılamakla yetinmek,

Allah'ın her canlının rızkını tekeffül ettiği yönündeki vaadine güvenerek gelecekle ilgili kaygı taşımamak,

Asıl zenginliğin kanaatkârlıkta olduğuna, hırs ve tamahkârlığın kişiyi zillete düşüreceğine inanmak, zenginliğin bir şeref ölçüsü olmadığını bilmek,

Fazla malın çeşitli risk ve gailelerinin olacağını düşünmek.

 

Kanaatkârlık mutlaka yoksulluk anlamına gelmez; kanaat sahiplerinin zengin olmaları da mümkündür;

Bu durumda olanların cömertlik göstererek imkânlarını başkalarıyla paylaşmaları gerekir; zira cömertlik peygamberlerin erdemlerindendir.

Rabbimiz: "Şükrederseniz, artırırım, küfrederseniz azabım şiddetli olur.” "Yeryüzündeki her canlının rızkını Allah üstlenmiştir.Buyurur.

Yunus Emre;

"Ne varlığa sevinirim,

Ne yokluğa yerinirim,

Aşkın ile avunurum,

Bana seni gerek seni” diye terennüm eder.

 

Sevgili peygamberimiz;

"Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil, gönül tokluğudur.”

"Müslüman olan, yeterli geçime sahip kılınan ve Allah'ın kendisine verdiklerine kanaat etmesini bilen kurtulmuştur.”

"İnsanoğlu iki vadi dolusu altına sahip olsa buna bir üçüncüsünü daha eklemek ister.”

 

  Özlenen Diyar!  

 

Gönülden hiç gitmez, hayali süsler,

Ölümsüzlük sunar, özlenen diyar,

Özlemleri bitmez, ruhumu besler,

Murada erdirir, gözlenen diyar!

 

Ezelden başlıyor, Rahmani sefer,

Cennete adaydır, cihat yapan er,

Allah'ın kulları bu yolda nefer,

Cananı sordurur, gizlenen diyar!

 

Cümlenin arzusu, ona ulaşmak,

Kabirden geçiyor, cana kavuşmak,

Kur'an'dan her ayet, Hakla konuşmak,

Secdeye vardırır, özlenen diyar!

 

Nimetlerin tümü, hayal üstünde,

Gözün görmediği, Rahman destinde,

Huzur dolu diyar, mümin mestinde,

Allah'ı gördürür, gizlenen diyar!


Yazarın Diğer Yazıları