SANAT ve SANATTA İLAHÎ GÜZELLİK

4. Ekolojik denge: Alabildiğine bozuluyor. Örneğin Türkiye'mizin %26'sı ormanlarla kaplı ama her yıl yazın ormanlarımızın büyük bil bölümü yakılıyor. Keltepeler oluşuyor. Ormansız tepeler erozyon tehlikesine maruz kalıyor. Orman yangınları ile çıkan karbondioksit (CO2) gazı ozon deliğinin büyümesine yardımcı oluyor. Soluduğumuz oksijeni üreten ormanlarımız azaldıkça havada %21 olan oksijenin azaldığı da bir gün teşhis edilecek ve belki de iş işten geçmiş olacaktır. Şöyle bir soru da insanin aklına geliyor. Oksijensiz havada insan 2 dakikada ölüyor. Acaba normalde havada %21 bulunan oksijen, bu yüzdenin altına düşerse, insan rahat oksijenini alabilir mi? Aksi halde nefes darlıkları artarak ölümler meydana gelir mi? Ozon tabakasının deliği büyüdüğü için, dünyaya güneş ışınları süzülmeden geliyor. Dünya ısınıyor ve özellikle cilt kanseri oluşturuyor. Ormanlık, dağlık, serin havada canlı hücreleri daha yavaş bölündüğü için, hayat daha uzun ömürlü oluyor. Azerbaycan'da 100 yaş civarında yaşayanların sayısının fazlalığı bu anlatmaya çalıştığım sebeptendir.

5. Erozyon korkutuyor: Türkiye erozyonla mücadele, ağaçlandırma ve doğal, varlıkları koruma vakfı (TEMA) başkanı sayın Hayrettin Karaca özet olarak ne demek istiyor?

"Yılda 500 milyon ton toprak Türkiye'mizin dağlarından, meyilli arazilerinden, sel yataklarından sürükleniyor, sellerle, akarsularla barajlarımıza, göletlerimize, denizlere taşınıyor. Yavaş yavaş tepeler, yamaçlar, kelleşiyor. Daha önemlisi ekim alanlarının büyük bölümünün toprağı sularla sürüklenerek barajlarımızı, göletlerimizi dolduruyor.

Bugün her şeyimiz olan topraklarımız 30-40 yıl sonra topraksız kalacak. Daha açık bir ifade ile çölleşecek.

Büyük umut ve paralarla yaptığımız barajlarımız, göletlerimiz çamurla dolacak. Yeterli su birikimi olamayacağı için gerek ziraî sulamada ve gerekse elektrik üretiminde devre dışı kalacaktır.

Örneğin Keban barajının hızlı şekilde, erozyon dolayısıyla çamur aldığı incelemeler neticesi anlaşılmıştır. 5 yıl sonra Keban barajının elektrik üreteceğine şüphe ile bakılmaktadır diyorum.

Gidip gördüğüm gerek Keban ve gerekse Atatürk barajı ve gerekse diğer baraj çevresinde ağaçlandırma çalışmaları yapılmadığı veya göstermelik olarak bir, iki alança birazcık yapıldığı apaçık görülmektedir. Erozyona çare olarak ağaçlandırmanın tek çare olduğu bilindiği halde yapılmamış olması insanı üzüyor ve düşündürüyor.

GAP bölgesi barajlarından Gaziantep çevresinde yaptığımız incelemelerde de Hancağız, Kayacık barajları ile Burç göleti civarlarında da ağaçlandırma çalışmalarının yapılmadığı ve erozyona maruz kaldıkları da görüldü. 

Amerika Türkiye'ye "Uydulardan aldığımız incelemelerden 40 yıl sonra Türkiye'nin çölleşeceği anlaşılmaktadır. Yaşam şartlarınız güçleşecek. Acele kaydı ile erozyonu engellemek için ağaçlandırma seferberliğine girişiniz." diye uyardılar.

Haydi çevreciler ve hepimiz. Arazilerimizi, barajlarımızı, göletlerimizi ve esas geleceğimizi erozyon belasından kurtarmak için ağaçlandırma seferberliğini istenilen düzeyde sağlayalım. Bakarsan bağ bakmazsan dağ sözcüğünü göz önüne alalım.

Türkiye'ye olumlu olduğuna inandığım bir fikir de benden: Barajlarımızın ve özellikle Atatürk barajının çevresi, ağaçlandırma kapsamına alınmalı. Çanakkale boğazı çevresinde 

yangın dolayısıyla, sayın Demirel' i n teşebbüsleri ile nasıl hızlı ağaçlandırma sağlandı ise, Atatürk barajı çevresinde de aynı ciddiyetle ağaçlandırma başlatılmalı. Bu mümkün olsa yöreye turistik tesis yapımı gelir ve yöre insanına büyük iş imkanı doğar Hele gidip Mısır Nil'de gördüğüm turistik faaliyet Atatürk barajı çevresinde en iyi teşebbüs olur. Buraya turist akar ve yöre halkı yoksulluktan kurtulur.

Atatürk barajını Türk mühendisi ve Türk parası ile yaparak zoru başardık ve tüm dünyalıların dikkatlerini çektik. Lütfen çevresini ağaçlandırarak çok kolay olan işi de başarmalıyız.  


Yazarın Diğer Yazıları