SANAT ve SANATTA İLAHÎ GÜZELLİK

HAT sanatımız Arap kaynaklıdır. Fakat Türkün elinde müstakil bir sanat olarak millileşmiştir. Diğer milletlerin mimari eserlerinde görülen unsurlar, Türkler tarafından da kullanılmıştır ama, milli zevklerine bağlı, yepyeni terkipler halinde tecerhi ettiği için, milli bir karakter kazanmıştır. Netice olarak diyebiliriz ki, her milletin kendisine mahsus tefekkürü, tarihi, ananesi ve zevkleri vardır. Buna bağlı olarak da, dünya medeniyeti tarihinde, çok çeşitli sanatlar görülür. 

 

Sanatın Gayesi: Sanat, insan ve cemiyetle en sıkı münasebeti olan din, ahlak ve iktisat gibi içtimaî bir müessese ve canlı bir kültür dalıdır. Alimin keşfinden ve eserinden daha geniş bir tesir sahası vardır. Çünkü sanat, fertlerin zekasına hitap ettiği gibi gönüllerine de hitap eder. Böylece milli şuuru ve dini hayatı daha feyizli ve şevkli yaşamamıza vasıta olur.

 

Sanatkârın faaliyetine yön veren yetiştiği muhitin örf, adet, din ve kültür değerleridir. Sanatkâr kendi çevresinde sanat unsurlarını ve malzemelerini hazır bulur. Vazifesi bağlı bulunduğu ekolü taklit edip, kendi hür yaratıcı gücünü de katarak bu malzemeyi ustalıkla kullanmaktır. 

 

Sanatkâr, içtimaî zaruretler, meyiller ve buhranlar karşısında kendi kültür dairesinin sanat anlayışı içinde, klasik formdan hiç fedakarlık etmeden, cemiyete iyi hisler ve fikirler telkin etmek, iyi şeyler göstermek gayesiyle şuurlu bir faaliyet göstermelidir.

 

Ancak sanatkârın ananevî usullere bağlı kalarak kendi sanat gücüyle meydana getirdiği eserler milli, dini ve asildir. Aksi halde içtimaî dalgalanmalarla beraber, fertlerin estetik anlayışına ve kültür seviyesine göre soysuz, fâni sanat eserleri meydana gelir ki, bunlardan müstakbel nesiller hiçbir mana bulamazlar. Öyle bir sanat eseri yaratmalıdır ki yaşayan ve gelecek nesiller onda ruhlarını yoğuracak, şekillendirecek aşk, iman ve ideal bulmalıdırlar. Böyle ölümsüz eserler ise sanatkârın kendini aşıp, kendi milli ve dini değerlerinden beslenmesi ile mümkündür.

 


Yazarın Diğer Yazıları