KONYA, HZ. MEVLÂNA VE SANAT

Şeyh Salahaddin Zerkub Konevi Hazretlerinin müridlerinden birisi anlatmıştır:
"Bir zamanlar ticaret için İstanbul’a gidecektim. Hazreti Hudavendigâr’ın elini öpmek için huzuruna gittim. Yalnız kaldığı-mız bir sırada şöyle buyurdu:
- İstanbul’a vardığında, yakınlarındaki filan köyün kuzeyin-deki en büyük kiliseye git, etrafta kimse yokken içeri gir, baş ra-hibe selâmımı söyle.
İstanbul’a vardığımda o köydeki kiliseyi buldum. Tenha bir vaktini gözleyip içeri girdim. Baş rahibe Hazreti Hudavendigârın selâmını söyleyince hemen ayağa fırladı, secdeye kapanarak pek çok saygı ve bağlılık gösterdi. Ben bu hale şaştım, çünkü Hazreti Mevlânâ Efendimizin bu taraflara hiç gelmediğini bili-yordum. Onun da bizim taraflara hiç gelmediği halinden anla-şılıyordu. Bu işte ne gibi bir keramet var acaba diye düşündüm.
Rahip bana çok iyi davrandı, beni alıp hücresine götürdü, odasının kapısını arkasından sıkıca sürgüledikten sonra çeşitli yiyecekler çıkarıp ikram etti. Onları yedikten sonra rahle üstün-de bir mushaf gördüm. Rahip bana kendisinin de Müslüman olduğunu, burada Kur’an okuyup namaz kıldığını söyledi ve:
- Benim burada itibarım çok yüksektir, bunu kimse bilmi-yor. Sen de kimseye söylemeyeceğine yemin etmelisin! dedi.
Sırrını açmayacağıma ant verdim. Beraber namaz kıldık, ikindi vakti kapıyı benim üstümden kilitleyerek kiliseye gitti. Ben orada otururken sıkıldım. Etrafa göz gezdirirken asılı bir perde gördüm. Perdeyi açtığımda Hazreti Hudavendigârı gör-düm. Bir köşede mübarek başını omzuna doğru biraz eğik vazi-yette murakabede oturuyordu. Hayret ve dehşet içinde kaldım. Gözlerimi oğuşturdum, yine baktım, oradaydı. Kendimi tuta-mayıp bir nara attım, bayılmışım.
Kendime geldiğim zaman rahip gelmiş, ellerimi, ayaklarımı oğuyordu. Ayıldığımı görünce;
- Neden bağırdın? Beni burada rüsva edecektin. Bu kadar se-ne evliyaya hizmet ettin, daha dayanıklı ve güçlü olman gere-kirdi. Hazreti Pir zaman zaman bu makama gelir, kendileriyle görüşürüm. Bu kılıktan çıkmak için kaç kere izin istedim, mü-saade etmediler, bu şekilde devam etmemi emrettiler, dedi.
Ertesi günü bana para ve tavsiye mektubu verdi. Oradan ay-rılıp tekfurun sarayına gittim. Nöbetçiler beni tekfurun huzuru-na çıkardılar. Bana başrahibi nerden tanıdığımı sordu. Ben de tanışıklığımız eskidir dedim. Bana özel yer ayırdılar, her ihtiya-cımı karşıladılar. Tüccarlardaki alacaklarımı tahsil edip getirdi-ler, istanbul’dan ayrılırken bana kılavuz verdiler, saygı göstere-rek yolcu ettiler."
Altın
Bir gün Hazreti Hudavendigâr geziniyorlardı. Celaleddin Fe-ridun yakınlarından bir grupla bir çardak altında Sultan Veled Hazretleri’nin huzurunda oturmuş, Hazreti Mevlânâ’ya bakıyorlardı. Yabancı bir beyin dileği yerine geldiği için adağı olan bir kese altını getirip Hazreti Mevlânâ’ya sunduğunu, kabul et-mesini dilediğini gördüler. Bey ne kadar ısrar ettiyse de Hazreti Mevlânâ ilgilenmedi. Bunun üzerine o bey, bir kese altını eteği-ne1 döküp gitti.

Yazarın Diğer Yazıları