ESKİMİŞ VE ESKİMEYE BAŞLAMIŞ MESLEKLER

16. ve 17. Yüzyıllarda, Uşak, Kula, Gördes ve Milasla koşut olarak Ladik'de, Mucur'da da önceki tezgahların ürünlerini anımsatan halılar üretilmiş olduğu saptanmaktadır. Bunların dışında, Karapınar, Karaman, Sille, Kavak, Yahyalı, Taşpınar, Dö- şemealtı, Ayvacık, Ezine, Dazkın, Çamardı, Niğde de de yine bu yerlerin adıyla ve 18.- 19. yüzyıllarda özgün üsluplarda halılar dokunmuştur. Kendi tezgah geleneklerini koruyan Sivas, Doğu Anadolu'nun eşiğinde, Türk halıcılığının en eski merkezi olma özelliğini 15. Yüzyıldan, 20. Yüzyıla kadar sürdürebilmiştir. Daha doğuda, Diyarbakır, Mardin, Bitlis, Siirt, Hakkari havalilerindaki tezgahlar ise Osmanlı üsluplanndan çok, İran ve Kafkasya halı geleneklerinin etkisinde üretim yapmıştır.
19. Yüzyıl'da, Osmanlı halıcılığının kazandığı yeni merkezlerden biri Kasyseri, diğeri ise, Sultan Abdülaziz (1861-1876) döneminde halı tezgahları yenilenen, 1883'te de hem saray için halı ve ve döşemelik kumaşlar imal edilmek hem de dışanya satmak üzere bir fabrika kurulan Hereke olmuştur. Yüz tezgahla faaliyete geçen bu fabrikaya Sivas'tan, Manisa'dan ve Ladik'ten ustabaşılar getirtilmiştir. Burada dokunan saray halılannda, eski, yeni, yerli veya yabancı, her çeşit halı deseni kopye edilmiş ya da klasik örneklerden yeni modeller ortaya konulmuştur. Türk Kilimi Yukarıda da değinildiği gibi, halı ile kilim arasında ortak bir çok özellik vardır. ikisini ayıran asıl fark, halının "örme", kiliminse kumaş gibi "dokuma" tekniğiyle meydana getirilmeleridir. Halının yüzü ve tersi varken kilimin iki yüzü de aynıdır. Ancak, önemli bir farktan daha söz edilebilir ki o da halıcılık kadar, hatta belki ondan da eski bir Türk dokuma sanatı olan kilimciliğin,
Osmanlı yüzyıllan boyunca Türkmen-yörük gelenekleri çizgisinden aynımamasıdır. Türk kilimleri, dokundukları bölgelere göre Siirt, Antep, Kırşehir, Karaman, Sivas... adlarıyla birlikte, hatta bazen dokunduğu köyün adıyla anılır. Ya da dokuyanların bağlı olduklan boy ve obalara göre, Avşar kilimi, Tahtacı kilimi, Çepni kilimi, yörük kilimi vb adlar alır.Cicim, zili, tülü, çaprana, çuval türleri de dokuma tekniklerinin farklılığına karşın, çoğunca kilim türleri olarak sınıflandmlır. Eski Türk kilimlerinin gerek çözgüleri gerekse atkıları eğrilip kök boyalarıyla boyanmış halis yündü. Halıya oranla Türklerin daha çok sevdikleri ve önemsedikleri kilimler, renkleri, nakışIarı, yünlerinin ve boyalarının kalitesi ne denli özenli olsa da hiçbir zaman saray yaygısı olmamış; doğal ki bu sayede de geleneksel üsluplarından uzaklaşmamıştır. Bununla birlikte saray kilimi olarak adlandırılan örnekler de vardır. Osmanlı dönemi kilimleri arasında en eski örneklere Divriği Ulucamii'nde ve diğer İç Anadolu camiIerinde rastlanılmıştır. 18. ve 19. yüzyıllara ait bu kilimler aynı zamanda ilikli kilim tekniğinin de en güzel örnekleridir. Kilim desenleri halı desenlerine göre daha zengin ve şematiktir. Geometrik desenlerin ideal düzgünlükte uygulanabilmesine kilim kadar uygun bir başka sanat gösterilemez. Halı, düğümlü bir dokuma olduğundan her desen ya da motif, arzu edildiği gibi işlenemez. Oysa kilimde istenen her motif tatbik edilebildiği gibi, bunları zenginleştirici ögeler, örneğgin keçi kili, tiftik, kumaş parçaları, hatta saç kullanılabilir. 

Yazarın Diğer Yazıları