ESKİMİŞ VE ESKİMEYE BAŞLAMIŞ MESLEKLER

Çadır ve otağ... 

Dedekorkut öykülerinde kapalı mekan olarak otak, sayvan, çadır, ev... adları ile hep çadırlardan söz edilir. Bu ulusal çadır kültürü, Osmanlılara gelinceye değin daha da zenginleşmiş; seyyar sarayları andıran ve seferde, avda padişahın istirahati için kurulup kaldırılan otağ-ı hümayun' dan yeniçeri çergelerine kadar bin türlüsü kullanılmıştır. Son padişahlardan V. Mehmed Reşad' (1909-1918) için bile, askeri manevraları izlemesi amacıyla otağ kurulmuş olması, Osmanoğullarılnın çadır sevdasından vazgeçmediklerini gösteriyor. 

Osmanlı çadırları, yelken bezinden daha sağlam ve kalın olmak üzere kendir ipinden dokunan çadır bezlerinden yapılıyordu. Bu bezin bir özelliği su geçirmemesiydi. Fakat bu kalın bezi dokumak, biçmek dikmek, o muazzam otağların parçalarını meydana getirmek, dahası içini dışını bezemeye yarayacak tezyinat örtülerini işlemek başlı başına bir meslek ve sanat demekti. Vaktiyle İstanbul'da Kapalıçarşı içinde bu işlerin yapıldığı dükkanların yer aldığı bir Çadırcılar arastası vardı. Bu çarşının ustaları, rengarenk avcı çadırları, yolcu ve seyyah çadırları, kır kahveleri için romantık tenteler yaparlardı. Ordu için çadır imal eden ayrı atölyeler bulunuyordu. En basit Osmanlı çadırları, iki tarafa akıntılı, yanlarda da üçgen biçiminde örtüleri olan iki direkli çergeler idi. Bunun biraz daha büyüğü, etekleri bir daire gibi açılan ve orta direkten yanlara doğru açılan kanatları kazıklara bağlanan mahruti çadırdı. Paşa çadırları farklı olarak hem daha geniş hem de çepeçevre "zokak" denen çadır bezinden paravanlarla kuşatılır, ana çadıra bağlı hizmet ve güvenlik çadırları da kurulurdu. 


Yazarın Diğer Yazıları