ESKİMİŞ VE ESKİMEYE BAŞLAMIŞ MESLEKLER

Bu satırların devamında, Kanuni döneminde başlayan ve giderek gelenekleşen kuyumcu esnafı geleneklerini, başka hiçbir esnaf zümresinde görülmeyen teferruç adetlerini, kimi yıllarda Kağıthane'de toplana n kuyumcuların "Kanun-ı kuyumcu Süleyman Han üzere "on gün on gece, bazan yirmi gün cemiyet-i kübra" ettiklerini; taşra kuyumcularının da bir yıl öncesinden zergeran çavuşları salınarak Kağıthane teferrüçlerine davet edildiklerini, ancak hepsi gelemeyip aralarından, en saygın ve olgun olanları beşer onar bin kuruşlarla gönderdiklerini; kuyumculara özgü Kağıthane şenliklerine zamanın Osmanlı padişahının da mutlaka katıldığını, padişahın, sadrazam, şeyhülislam ve vezirlerin gelmeleri üzerine cümle davullar vurulup şenliğin başlatıldığını; en usta kuyumculardan on ikisinin sıraya girip padişahın elini öptüklerini, daha sonra kuyumcubaşının padişaha mücevherlerle işlenmiş murassa bir yazı tahtası ile divit, ayrıca yine çok değerli mücevherlerle işli eyer, kılıç ve topuz sunduğunu, bundan sonra padişahın ava çıktığını, "on iki bin kuyumcu kalfalarının ise kuyumcubaşının elini öpüp izin aldıktan sonra yedi gün yedi gece boyunca cevahir kemer kuşaklı uşaklar ve cümle gençlerin, altına gark olmuşça- sına, cevahirli bıçakları,hançerleri takıp takıştırıp altın işlemeli ipek peştemaller kuşanıp her biri cennet bağında bir tavus misali gezindiklerini, pirlerinin ellerini öptüklerini, Kağıthane'de beş altı bin çadır kurulduğunu, burasının yirmi gün yirmi gece adam denizine döndüğünü anlatır. 

 

Evliya Çelebi, bu görkemli şenlik betimleme sine nokta koyarken "Hulasa-i kelam bu teferrüce bir esnaf malik olmamıştır." Diyor ve ordu, esnaf alaylarında da kuyumcuların geçişinin, diğer esnaf loncalarına oranla daha renkli olduğunu anlatmaktadır. 


Yazarın Diğer Yazıları