ESKİMİŞ VE ESKİMEYE BAŞLAMIŞ MESLEKLER

Örneğin, M.Ö.7. yüzyılda, "Tanrıça Artemis'e sunulmak üzere" imal edilmiş olup Efes kazılarında bulunan takı setindeki kolye, gerdanlık, taç, yüzük, küpe, iğne, mühür, vb.lerinin kaliteleri ve sanatsal olgunlukları düzeyinde objeleri sonraki uygarlıkların üretebildiklerini söylemek güçtür. Yine, Lidya Krallığının başkenti, bir zamanlar "altın yatağı" olarak anılan Sardes'te ortaya çıkan M.Ö. 6. Yüzyıla ait, değerli taşlardan yapılmış skrabe biçimli mühür yüzükler ile altın ve gümüş montürlü mühür sarkaçlar, fildişi tanrıça başı, küpe ve kolyeler; Hellenistik çağın insan ve hayvan figürlü takıları, diademleri, göğüs süsleri, yüzük ve bilezikleri, kakma tekniğiyle yapılmış objeleri; safir ve topaz gibi değerli sert taşların da işlenebildiği Roma dönemi eserleri; mücevherciliğin, gümüşçülüğün, kakmacılığın ve savat bezemelerin öne çıktığı Bizans kuyumculuğu bu çağlardan kalan zengin takı örneklerinin yansıttığı olağanüstü işçilik karşısında, kuyumculuğun altın çağının çok eskilerde kalmış olduğunu düşünmemek elde değildir. Kuyumculuk sanatının doruğa ulaştığı en eski merkezinde Sardes olduğu bir gerçektir. 

 

Sonuç olarak bütün buluntular, bugün şu ya da bu uygarlığa mal edilmeye çalışılan veya yeni sanılan yöntemlerin de çok eski çağlardan beri var olduğunu göstermektedir. Örneğin ilkçağ Anadolusunun kuyumcu ustaları, altın gümüş, tutya ve bakir üzerine kabartma, kalıpla çakma, telkari, burma, som döküm, savat, kakma, oyma, kaplama, yaldızlama... tekniklerini başarıyla uygulamışlardır. Antik çağ kuyumculuğunda, metal olarak altın gümüş kullanıldığı gibi, türlü alaşımlar, ayrıca fildişi, kemik, cam, kehribar ve bilinen bütün değerli taşlar da işlenmiş ve yerine göre kullanılmıştır. Dolayısıyla eski sanatları ve teknikleri şu ya da bu uygarlığa mal etmek yerine, ustadan çırağa sürüp gelen geleneklerle yaşatılan sanatların, farklı uygarlıklar ortamında yeni üsluplar kazandığını söylemek gerekir. Nitekim, eski kuyumculuk kültürlerinin ışığında yeni üsluplara yol açan, İstanbul merkezli Osmanlı kuyumculuğu da bu alana özgü ortamları, pratikleri ve kuyumculuk geleneklerini günümüz kuyumculuğuna devretmiştir. 


Yazarın Diğer Yazıları