ESKİMİŞ VE ESKİMEYE BAŞLAMIŞ MESLEKLER

Muttasıl gedik de denilen müstakar gedikler bir esnaflık ya da zenaatın dükkan, atelye, oda gibi yerlerde icra edilmesi demekti. Bir anlamda lonca tarzı çalışmanın devamı gibidir. Ancak zamanla bunlara bedesten dolapları gibi açık çarşı, pazar yerlerinde sürekli olarak aynı yerde tabla açanlar da eklenmiştir. Bunlar tablayı peykeye onu da çardağa dönüştürmüş, ardından salaş dükkanlar ortaya çıkmıştır. Müstakar gedik hakkı diğer emlak tasarruf hakları gibi tapuya kaydedilir, dolayısıyla alınıp satılabilir, vakfedilebilir, bağışlanabilir, mirasçılara intikal edebilirdi. Mirasçısız ölen gedik sahibinin hakkını devlet "bedel-i muaccele" denilen bedel karşılığında başka bir ustaya satabiliyordu. Gene devlet isterse gedik sayısını arttırıyor ya da azaltıyor, belirli bir zenaata ayrılmış gediklerin yerini değiştirebiliyordu. Ölen ustanın gediği mirasçılarca başka bir ustaya devredebilirse varislere araç-gereç karşılığı olarak "ustalık hakkı", eğer mülk sahibi başkasıysa ona da kira bedeli ödenirdi. Münfasıl gedik de denilen havaî gedikler aslında hiçbir hukuki dayanağı olmayan, denetlenmesi zor, bu yüzden de sürekli sorun yaratmış bir gediktürüdür. Bütün seyyar satıcılar ile kayıkçılık, arabacılık, hammallık gibi hizmetleri kapsayan ve doğası gereği bir işyerine bağlı olmayarak çalışanlara tanınan bu gedik hakkı büyük yaygınlık kazanmıştı. Bunların bir kısmı yukarıda sözünü ettiğimiz tabla örneğinde olduğu gibi müstakar gediğe dönüşmeye çalışmıştır. Ayrıca İstanbul gibi büyük kentlerin denetimden uzak varoşlarında da gedik hakkı olmayan seyyar satıcılar her zaman faaliyet göstermiştir. Ayrıca iki bölümlü ya da iki katlı bir işyerinde bir gedik hakkı varken ikinci bir tezgah kurulursa buna da havaî gedik denmiş, gedik hakkına açıkça aykırı bu durum önlenmeye çalışılmışsa da fazla başarılı olunamamıştır. 

Yazarın Diğer Yazıları