KÜÇÜK NEHİRLERDEN OKYANUSLARA
Hayat akarken, dünyevi başarılar sağlamayı önemli sanıyoruz. Düzen bizi olduğumuz gibi kabul etmek istemiyor. Düzenin bir parçası olmak için aldığımız yaralarla kan revan içindeyiz.
Farklılıklarımızı kabul etmeyen bir dünyada ayakta kalmak için büyük savaşlar veriyoruz. İş, kariyer, başarı için deliler gibi para kazanma hırsı gözümüzü bürümüş durumda. Sosyal medyada alınan beğenileri kalbimizin üzerine bastırıp, mutluluk layklarıyla dolaşıyoruz!
Durmadan gülmeliyiz, her gün yeni sayfaları aralamalıyız. Hengamede sevgisizliğin ezdiği garip kalpleri kim görecek peki?
Köşede ağlayan çocuğu kim duyacak?
Pazarda elleri çatlamış maydonoz satan teyzeyi kim farkedecek?
Camiden çıkan pamuk dedenin duasını kim alacak?
Dostun yarasına kim yara bandı olacak...
Koskoca bir okyanusun içinde minnacık bir damlayız. Ama okyanusun kendimiz olduğunu düşünüyoruz. Oysa o ihtişamlı okyanusun derinliğinden haberimiz yok. En dipteki parlayan ışıltıyı görmeden, soluksuz kalmadan, dalmadan bilinmez. Gözümüzün gördüğü kadar dünyamız. Algıladığımız kadar anlıyoruz ve o kadar sanıyoruz.
Büyük parçayı görmek yetmiyor be kardeşim!
Küçük detaylar çok daha güzel, küçük detaylar önemli...
Küçük şeylerden keyif alabilmek. Lüks şeyler yerine zarafet aramak. Saygı istemek yerine değerli olmak. Zengin olmak yerine muhtaç olmamak. Sıkı çalışmak, sessizce düşünmek
ve dürüst konuşmak. Yıldızları, kuşları ve kelebekleri açık kalple dinlemek...
"İşte benim senfonim" diyor ya W.E.Channing, tam da öyle...
Hayatın sadece işten, yemekten yada gezmekten ibaret olmadığını bilmek gerekir. Küçük derelerdir büyük nehirleri oluşturan.
Küçük mutluluklar, küçük, küçücük derelerdir.
Büyük nehri ararken üzerinden atladığımız küçük sular... Ahh o küçük ama bizi okyanusa taşıyacak küçük sular!
Bastığımız yeri görmediğimiz sürece büyük mutluluklara ulaşamayacağız. Arkamıza dönüp de bakmadığımızda hayat küçük mutluluklardan ibarettir...
Hayat:
Özel arkadaş sohbetleridir. İhtiyacı olan arkadaşına zaman ayırmaktır. Yetimin gülümsemesinde gözlerini bulmaktır.
"Başım ağrıyor bana bi felak nas oku” dediğimiz annemizin omzudur.
Sessizliğimizde kalbimizi duyan sevdadır.
Aniden gelen mektuplardır. Babanne dede duasıdır.
Kimselere söylemediğimiz ama içimizde bizi besleyen, güldüren sırlardır.
Bağıra çağıra söylediğimiz şarkılardır.
Kimsesiz vakit geçirmektir.
Uzunca yürüyüşlerdir. Tefekkürdür, usulca edilen duadır. Secdedir.
Dua demişken; yazımı şekillendirirken tam o anda gurbette olan arkadaşımın mesajı düştü telefonuma; "Dua et bana aileme kavuşayım” diyordu. İşte hayat ; tam da o anda dosta edilen içten bir duadır.
Dostluktur. Kavuşmaktır.
İşin özü şu ki;
Para değil dostlar biriktirin!
Küçük küçük sevinçlerle, kahkahalarımızı akıttığımız nehirler bizi büyük mutluluklara ulaştıracaktır inanın...
Anlamayanın kalbinde heba olmayalım.
Sevdiklerimizin kalbinde vefa olalım. Allah vefalı dostlarımızı ,küçük mutluklarımızı eksik etmesin. Küçük nehirlerden büyük okyanuslara ulaşmak dileğiyle...
Yazarın Diğer Yazıları