Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde

Konya'da deniz yok derler. Ama Konya'nın denizi, Beyşehir Gölü, adeta bir masal diyarı gibi karşımızda duruyor. Tarihi, turizmi, doğal güzellikleri ve elbette Eşrefoğlu Camii ile Beyşehir, tüm dünyanın keşfetmesi gereken bir yer. Ancak bu kez, Beyşehir'e başka bir gözle baktım: Balıkçılık.

 

Beyşehir'in Çiftlik Köyü'nde, İbrahim Kaptan'ın önderliğinde balıkçı botuna atladık. Sazan balığı avlamak için göle açıldık. Soğuk rüzgarın içimizi titrettiği, teknede düşme korkusuyla adımlarımızı dikkatle attığımız, ellerimizin soğuktan uyuştuğu zorlu bir serüvendi. Ama bu sürecin her anı bir ders gibiydi.

 

Yaklaşık 2000 metre uzunluğunda ağlarımızı Beyşehir'in masmavi sularına bıraktık. Ağların yarısına bile gelmeden kovamız dolmaya başlamıştı. Her bir balığı yakaladığımızda yaşadığımız heyecanı tarif etmem mümkün değil. Ağlara takılan derya kuzusu sazanlar, tüm yorgunluğumuzu unutturdu.

 

Balık avı bittiğinde, kıyıya yanaştık. El birliğiyle balıklarımızı temizledik, odunları topladık. Ve yakaladığımız balıkları odun ateşinde pişirerek bir ziyafet sofrası kurduk. Gölde avladığımız balığın o taze lezzeti, sohbetin sıcaklığıyla birleşince unutulmaz bir anıya dönüştü.

 

Bu deneyim bana balıkçılığın ne kadar zahmetli ve emek isteyen bir iş olduğunu bir kez daha gösterdi. Soframıza gelen o balıkların ardında nasıl bir mücadele olduğunu yerinde görmek, onlara olan saygımı artırdı.

 

Beyşehir sadece bir göl değil; geçmişin izleri, doğal güzellikler ve emeğin harmanlandığı bir yaşam kaynağı. Turizmi daha fazla geliştirmek, bu güzellikleri tüm dünyaya duyurmak biz gazeteciler için bir sorumluluk. Çünkü Beyşehir, tıpkı sahip olduğu gölü gibi derin ve etkileyici bir hikâye anlatıyor.

 

Hoşça kal Beyşehir, yeniden buluşacağız. Bu eşsiz günü ömrüm boyunca unutmayacağım.


Yazarın Diğer Yazıları