Milli Eğitimde İstikrar Var Mı?

 

Bir Neslin İhyası Kötülerin İmhasıyla Değil, Yeni Neslin Eğitim ve Terbiyesi İle Mümkündür

 

Geleceğimizi gençler inşa ediyor. Gençler denince bir sürü beylik laflar ediyor sloganlar üretiyoruz. Peki gençlerden sorumlu babalar gençler için gençlerin eğitimleri için neler yapıyor. Baba derken Devlet Baba'dan bahsedeceğim sizlere. Arkadaşlar hazırlanın sabah cumhuriyeti ilan ediyoruz diye başladı hikaye ve 4 Mayıs 1920'de ilk milli eğitim bakanımız Sinop doğumlu Hekim Rıza Nur'dur. Kadir Mısıroğlu tarafından Rıza Nur'un hatıraları yayınlanmıştır. Mustafa Kemal'in en yakını olup, Mustafa Kemal'e bir takım ağır isnatlarda bulunduğu için Kemalist çevreler Rıza Nur için narsist, şizofreni demişlerdir. Beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren tabip, hekim veya İngilizce olarak doktor dediğimiz şahsın bakanlık mı yoktu ki Milli Eğitim Bakanlığı'na getirilmesi. Evet Cumhuriyet kurulduğundan bu güne kadar altmış beş milli eğitim bakanı değişti bu ülkede. Eğitim sisteminden bahsetmiyorum şimdilik. Yüz sene de altmış beş bakan. Yani her bir buçuk sene de bir milli eğitim bakanı gelmiş bu ülkede. Ne de olsa muhtaç olduğun kudret damarlarımızda ki asil kanda mevcut o zaman ha hasso ha hüsso kim bakan olursa olsun mu demeye getirdi devleti yöneten amcalarımız. Kendisine zorla Führer anlamına gelen "Milli Şef” dedirten İsmet İnönü'de genç beyinleri muasır medeniyetler seviyesine çıkartmak için milli eğitim bakanlığı görevini üstlenmiştir. Görev alınmaz verilir ya bu tip ehliyetsiz liyakatsiz adamlara alanında vereninde vebali vardır. Bu altmış beş kişinin eğitimlerine baktığımızda eğitimci hariç herşey var. Bakanlarımızdan ama gerçek manasıyla sadece bakan neye bakan milli eğitim kurumuna bakan bakanlarımızdan İsmail Hakkı Arar belki de sırf babası Mustafa Kemal'in özel doktoru olduğu için 13 Aralık 1971 tarihinde bakmak için bakanlık koltuğuna oturmuş beş ay bakmış 22 Mayıs 1972 tarihinde milli eğitim bakanlığına bakmayı bırakmıştır. Hukuk tahsili yapmıştır. Düşünsenize Cumhuriyetimizin ilk Cumhurbaşkanı "Bütün ümidim gençliktedir” diye söz söylemiş okul duvarlarını süslemiş ama siz ümidinizin bağlı olduğu gençlerin eğitimi için bir hukukçuyu beş aylığına bir göreve getiriyorsunuz. Yüz sene de 65 Milli Eğitim Bakanı her bir buçuk sene de bir bakan. Adamlar bilgi birikimlerini, sistemini sistematiğini oluşturacak, tam ısınacak bir bakmışsın saat gece on ikiyi vurmuş haydaa bal kabağına dönüşmüşsün. Şaka gibi gerçekten. Yine iyi ayakta duruyoruz. C.H.P. döneminden kısaca bahsettikten sonra gelelim 8 sene boyunca ülkeyi kesintisiz yöneten Anavatan Partisi dönemine. O dönemde de 8 yılda dört tane Milli Eğitim Bakanı gelmiş yani görev süreleri ikişer yıl. Rahmetle yad ettiğimiz hemşerim Turgut Özal bile maalesef Milli Eğitim Bakanlığı kurumunda istikrarı sağlayamamıştır. ANAP döneminin ilk Milli Eğitim Bakanı İnşaat mühendisi Vehbi Dinçerler 'dir, İkinci bakan Metin Emiroğlu hukukçudur. On Dokuz senedir kesintisiz olarak ülkeyi, gençliği ve gelecek nesillerin tohumlarını atacak bireyleri yöneten Ak Parti ise on dokuz sene de yedi bakan değiştirmiştir. Bu sayı ortalamayı üç senede bir bakana yükseltse de on dokuz senede on farklı sınav sistemi, birkaç müfredat değişikliği gençlerin, eğitimden, bilgiden mahrum ve noksan kaldığını göstermektedir. İlk Bakan Erkan Mumcu Hukuk Fakültesi mezunu olup Milli Eğitime bilgi ve birikimlerini sadece dört ay verebilmiştir. Ne garip değil mi ne bakanlığı döneminde ne bakanlıktan sonra ne de siyasetten dışlandıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığı gibi ulvi vazife için tek bir söz etmemiş adeta yanlışlıkla bu koltuğa oturdum dercesine maaşını almış, bakanlığa bakıp gitmiştir. Edebiyat Fakültesi mezunu Hüseyin Çelik bu koltukta altı sene kalmış ve ortalamayı yükseltmiştir. Bu arada şunu belirteyim hangi bakanın eğitime hangi katkıları yaptığını anlatmıyorum. Konumuz milli eğitimde istikrar. Nasıl oluyor da 100 sene içerisinde bir buçuk sene de bir milli eğitim bakanı değişiyor. Buna vurgu yapmak istiyorum. Birde Milli Eğitim Bakanı olan kişilerin mezuniyetlerinin Eğitim Fakültesi olması gerektiğini vurguluyorum. Aman canım ne olacak nereden mezun olursa olsun diyorsanız elbette Denizcilik Fakültesinden mezun birini İsmet Yılmaz Bey'i Milli Eğitim Bakanlığı'na getirirsiniz. O zaman da şunu tekrar hatırlatmak isterim neden Milli Eğitim Bakanlığında istikrar yok. Neden bir buçuk iki yılda sürekli bakan değişiyor. Bakınız eğer ağaç yaşken eğiliyorsa yavrularımızın geleceklerini heder etmeyelim. Devlet millet için vardır. Sekiz yıllık zorunlu eğitimle yeni bir nesil inşa edebiliriz. Eğitimin güzel tarafı bir disiplinin, müfredatının olmasıdır. Ezberlediğimiz dua ve sureleri yazın ailemizin zoruyla gittiğimiz camilerde kurslarda öğrendik. Okuma yazma gibi temel eğitimlerimizi ilk okullarda öğrendik. Bu sebeple Allah rızası için yada her neye tapıyorsanız onun hakkı için size eğer Milli Eğitim Bakanlığı gibi bir makam veriliyorsa elinizi vicdanınıza koyun dört sene yani bin dört yüz altmış gün oturacağınız o koltukta bir ülkenin kaderini belirleyebilirsiniz. İlerleyen zamanlarda Japonya, Almanya ve en önemlisi Osmanlı Türk Devlet sisteminde bürokrat yetiştiren "Enderun Mektebi”nden bahsedeceğim takipte kalın. Sorularınızı mail adresime yollayabilirsiniz.

Selam ve dua ile.


Yazarın Diğer Yazıları