AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
ÜÇ AYLAR, ŞİVLİLİK, İLK NAMAZ
PKK TERÖR ÖRGÜTÜ SİLAH BIRAKMAK İSTİYOR MU?
PKK ÖCALAN’I TAKAR MI?
Her devirde kayığa binenler
2024’ün Kelimesi: Kalabalık Yalnızlık
MÜBAREK ÜÇ AYLAR VE REĞAİB KANDİLİ
Faiz indirimleri ekonomik büyümeyi nasıl etkileyecek?
İNCELİKLER
2024’Ü GERİDE BIRAKIRKEN
Kavgaların Asıl Sebebi Nedir?
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -3-
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
Konya’da etliekmek savaşları-2
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
İslâm; bütün hayatı kuşatan bir fıtrat dinidir. islâm; insanlığın evrensel projesinin adıdır. insan, dine, Allah (c.c.)'a inanmaya yatkın, meyilli olarak dünyaya gelir. İnisanın özüne uygun olan din, İslâm 'dır.
Tesettür Sözlükte: ‘örtünmek, kuşanmak; başkaları ile kendi arasına perde koymak anlamlarına gelmektedir. Terim olarak ise; İlgilileri ve ölçüleri dinen belirlenmiş örtünme yükümlülüğünü ifade etmektedir.
Her insanın iç âlemin de, müsbet ve menfi temayülleri bir arada bulunmaktadır. imtihanın bir sonucu olarak nefs, şeytan kötülüklere yönlendirmek için yoğun uğraşı vermektedirler. Allah (c.c.)'ın rahmeti gazabını geçtiğinden ve her çocuk islâm fıtratı üzere doğmuş olmasının neticesi olarak hakka ve hayra daha fazla meyilli olmaktadır. Tevhid'i, hakkı, hakikati, iyiliği seçip kötülüğü terk edenler inanan ve inancının gereklerini yapanlar, Mü'minlerdir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) bir hadi-i şeriflerinde: "Kötülük yapmak seni üzüyorsa, artık sen Mü'minsin” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V.251-252) buyurmuşlardır. İman kalpte tam olarak yerleştikten sonra, hiçbir baskı veya menfaat onun üzerine çıkamaz. İnanan gerçek bir Mü'min; imanını muhafaza için her türlü bedeli ödemeyi göze alır. Gerçek bir Mü'min Allah (c.c.)' tan başka kimsenin önünde eğilmez.
İslâm fıtrat dini olduğu için, koyduğu kurallarda evrenseldir ve gönüllerde, vicdanlarda kabul görür. Kişi İslâm dışı başka dinlere, inançsızlıklara sahip olsa bile İslâm'ın koyduğu yasaları istememiş olmasına rağmen kabul etmek zorunda kalmaktadır. Mesela: İslâm'ın hukuk sistemi şeriata göre haksız yere bir insanı öldürene kısas uygulanır ve aynı şekilde öldürülür hükmü vardır. Bu hakikate karşı çıkanların bir yakını öldürüldüğü zaman durumu değişmekte, yargılanmasını bile beklemeden öldürmeye girişebilmektedirler. Yani fıtratına uygun bir davranış hemen kendini göstermektedir. Nikâhsız, gayri meşru bir hayat yaşayan zaniler, kendi yakınlarının, gayri meşru yaşama girişimlerine karşı çıkarlar. Çünkü böyle bir yaşantı, fıtrata aykırı olup ahlâksızlığın, iffet ve hayâ duygusundan yoksunluğun işaretidir. Başkasına reva görülebilir ancak bizim yakınlarımıza asla denilerek, yakınları koruma altına alınmakta, inanmadığı halde İslâmın görüşünü zorunlu olarak kabul etmektedir. Aslında altın kural şudur; kendine yapılmasını istemediğin şeyleri başkasına yapmayacaksın veya kendine yapılmasını istediğin şeyleri başkasına yapabileceksin. Bu ve benzeri örnekleri çoğaltmamız mümkündür. İslâm; faydalı ve güzel olan hiçbir şeyi haram kılmayıp, helâller ve mubahlar alanında olduğunu bildirmiştir. Meşru görünmeyenlerin de hepsi yasaklanmıştır. İslâm'ın normları evrenseldir. Ana hükümler zamanın değişmesi ile de kesinlikle değişmez. Mesela: Hırsızlık, yalan söylemek, iftira atmak, Zülüm, içki, kumar, zina, faiz, adam öldürmek v.b. yasaklar, haramlar dün de kötü idi, bugünde kötü ve yarında kötü olmaya devam edecektir.
Âyet-i Kerimelerde: "Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut Müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey Mü'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” (Nur Sűresi âyet:31)
Bu âyette belirtilen ‘zînet' ten maksadın ne olduğu konusundaki en kuvvetli görüşe göre Kadının vücudu olduğu belirtilmiş ve kadının vücüdunun teşhiri yasaklanmıştır. Bu yasaklamadan istisna edilen ‘görünen kısım' ise, kadının yüzü, elleri ve bir görüşe göre de ayaklarıdır. Tesettüre riayet etmek zorunlu olup ayrıca takıların, süs eşyalarının da çok dikkat çekici olarak teşhir edilmemesine de özen gösterilmelidir. "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve Mü'minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Ahzâb Sűresi âyet:59) buyurulmuştur. Âyeti kerimede geçen Cilbâb kelimesi ‘baş dahil bütün bedeni saran giysi, kadının vücudunu tamamen örten geniş olup şeffaf olmayan, vücut hatlarını belli etmeyen giysilerin her birini kapsamaktadır.
İnsan için nefsi emmaresi ve şeytan en büyük düşmandır. Nefsinin emrettiği kötülüklere uymayan kimse kolay kolay günah işlemez. Aslında İslamın koyduğu kaidelere uymamıza mâni olan, içimizdeki kötü arzulardır. Nefsini eğitmek suretiyle insan kendini kötülüklerden koruyabilir. İslâm insanları, din duygularını uyandırmak ve akıllarını doğru yönde işletmek suretiyle kendisine davet etmektedir. Kur'an'ın açıklamalarıyla doğru eğriden ayırt edilir hale gelmiştir. Bu irşadın ışığında İslâm'a ilk adımı atmak, hür iradeleriyle insanlara aittir. Biz Müslümanlar, bütün Tâğutları reddediyoruz. Sadece ve sadece, Âlemlerin, her şeyin sahibi, ezeli, ebedi, hiçbir şeye muhtaç olmayan, aksine her şeyin kendisine muhtaç olduğu, Rahman ve Rahim, Allah (c.c.)'ın varlığına ve birliğine inanıyoruz. Biz Müslümanlar başkalarının inançlarına hakaret etmeden ‘Sizin dininiz size' ‘Dinde zorlama yoktur' diyerek saygılı olduğumuz gibi her türlü inanç gruplarından da aynı yaklaşımı bekleriz. Bu güne kadar ki bütün anlaşmazlıkların, savaşların temelinde ana unsur, Müslümanların yaklaşımlarının değil tam tersine Müslümanların kutsallarına, İslam'a yapılan saldırılar sebebiyle olmuştur. Müslüman olmayanlar hangi inanca sahip olursa olsunlar asgari seviyede giyinmeleri gerekir. Bu anlamda hiç kimse özgürüm istersem çıplak gezerim, istersem LGBT'yi savunurum diyemez, dese de asla izin verilmez verilmemeli...Şunu açıkça belirtmeliyim ki, çıplaklığın, sapıklığın, özgürlükle hiçbir alakası yoktur.
"Sanat için soyunana alkış tutanlar; Allah için giyinene neden zulmeder?” Aliya İzzetbegoviç
Esasen İslam'a düşman olanlar; çıplaklığı, her türlü ahlâksızlığı güya sanat adına onaylayıp savunurken, tesettürü, sakalı, namazı v.b. değerlerimizi aşağılamaktadırlar. İsveç'te veya başka yerdelerde Kutsal kitabımızı yakmak için şov yapan hainlerde yaptıkları yanlarına bırakılmamalı, mutlaka cezaları verilmelidir. Değerlerimizin aşağılanmasına asla izin vermeyiz. Hainlik edenlere, onlara destek verenlere yazıklar olsun. Müslüman, her zaman hakkı savunan, İslam'a, kutsallarımıza saldırılara asla izin vermeyendir. Aslında İslam'a düşman olanlar değerlerimize topyekün saldırmaktadırlar. Sizler hiç Haham'ın, Papaz'ın, Rahip, Rahibenin v.b. kıyafetlerine karışıp eleştirenleri gördünüz mü? Tesettüre, Namaza v.b saldıranlar esasında İslam düşmanlarıdır. Dünya imtihanımız devam ediyor geliniz nasuh bir tövbe ile bütün yanlışlarınızdan vaz geçin İslam'ı doğru anlayıp yaşayalım.
İslam hiç kimseyi zorla Müslüman yapmaz. Dine girmede bir zorlama yoktur. Ancak hür iradesiyle İslamı kabul edene İslam karışır. Hak-batıl, doğru-yanlış, iyi-kötü mücadelesi ilk insanla başlamış kıyamete kadar devam edecektir. Eşrefi Mahlukat olan İnsan; Yaratılış gayesini anlayıp, sorumluluğunun gereği olarak yaşayışını güzel ahlâk ile taçlandırdığı sürece Meleklerden bile üstün, İmandan, ahlaktan yoksun olduğu sürece de hayvanlar gibi, hatta hayvanlardan bile aşağı düşeceği bildiğimiz gibi İslâm'i gerçeklerdir. İnsan akıl gibi bir nimete sahip, düşünen, konuşan, duyan v.b. özelliklerle tezyin edilmiştir. Tertemiz bir fıtratla dünyaya gelen insan; hilkatin özü ve Kâinatın özeti gibidir. Allah (c.c.),insanı en güzel ve en özel varlık olarak yaratmış, hiçbir varlıkta bulunmayan, üstün meziyetlerle donatmış, bütün nimetleri emrine vermiştir. Tertemiz nesillerin yetiştirilmesi, ailelerin en büyük amacıdır. Aile, toplumun çekirdeği ve rengidir. Şekil ve âdet olarak birbirine çok benzeyen, içerik ve öz itibariyle tamamen birbirinden farklı ama birbirini tamamlayan Erkek ve Kadının birlikteliği ile ortaya çıkan huzur ve mutluluğun en önemli merkezidir.
Tesettürlü, iffetli, edepli güzel ahlak sahibi tertemiz nesiller yetiştiren, İslama uygun bir hayat yaşayan Mü'minlerden olmamız duâsı ile sıhhat ve afiyetler dilerim.
omerlutfiersoz@gmail.com
MÜBAREK ÜÇ AYLAR VE REĞAİB KANDİLİ
HRİSTİYAN BİR KOMŞUN NAMAZ KILSA NE DERSİN?
‘DİNDE ZORLAMA YOKTUR’ U NASIL ANLAMALIYIZ?
HAKİKİ VUSLAT ÖLÜMLE MÜMKÜNDÜR
BAŞARI; ÇALIŞMAKLA MÜMKÜNDÜR
AHİRETİ ÖNCELEYEREK DÜNYA NİMETLERİNDEN FAYDALANMAKTA BİR SAKINCA YOKTUR
FEDAKÂR, DAVA ADAMI EĞİTİMCİLERİMİZİN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
NAMAZ; İSLAM DİNİNİN DİREĞİDİR
YARATAN RABBİNİN ADIYLA OKU!
ŞEHİD YAHYA ES- SİNVAR’IN VASİYETİ