ACI NEDİR BİLİR MİSİNİZ?


Değerli doslarım;

Ülkemizde yaşanan deprem felaketinden dolayı bir çok tanıdık eş dostlarımız hayatını kaybetmiş, maddi manevi zarar görmüş ve acısı yıllarca kapanmayacak izler bırakmıştır. Onların acısı bizim acımız diyerek tüm ülke seferber olmuş ve yeniden ayağa kalmak için halkımız bir seferberlik ilan etmiştir. Ama gün geçtikçe deprem bölgesindeki o mahsun hayatı yaşayanlar hariç tüm Türkiye hayatını normalleştirmeye başlamış, küçük şeyleri sorun yapıp büyük acılar çektiğini zanneden ve gerçek acının tarifini bile yapmaktan aciz olanlara biraz sitemim olsun istedim.

Ve diyorum ki "ACI" nedir bilir misiniz?

Acı bir kız çocuğunun babasının cansız bedeniyle 30 saat enkaz altında kalmaktır.

Acı bir babanın enkaz altındaki ölen kızının buz gibi ellerini saatlerce tutmasıdır.

Acı 6 aylık bebeğini ölmesin diye 6 gün boyunca tükürüğüyle beslemeye çalışmaktır.

Acı bir babanın oğlu gelini ve torunlarını bir arada toplu olarak enkazdan almasıdır.

Acı enkazdan çıkan cenazelerini teşhis edememektir

Acı enkazdan çıkan ölüleri gömebilmek için sıraya girmektir.

Acı 11 yaşındaki çocuğunun cenaze namazını bir an evvel kılması için hocaya yalvarmasıdır. Daha enkazın altında 2 yavrum var diye.

Acı kurtarma ekibinin gözünden dökülen gözyaşıdır

Acı bir babaannenin torunlarına yeriniz cennetiniz hayırlı olsun derken gözyaşı dökmesidir

Acı bir annenin enkaz altında iken oğlunun öleceğini anlayınca Şehadet getirmesini istemesidir.

Burada tarifi mümkün olmayan ve dahada acı olan ise enkazdan canlı veya cansız yakınlarını bulamayanların acısıdır.

Durum bu kadar vahim olunca insanın aklına şu soru geliyor;
"Ölen mi kurtuldu, kalan mı?" 

Bu kadar acıya karşı insanın nefretini artıran kişler ve olaylarda az olmadı;
Mesela;

Depremden 13 gün sonra tüm televizyon kanallarının normal yayına dönmesi,

Hiçbir şey olmamış gibi yağma ve stok yapan ahlaksızlıklar,

Deprem bölgesine yardıma gidenlere ekmek arası döneri 80 TL'ye satanlar,

Enkaz altındaki depremzedeye telefon açıp dalga geçen şeref yoksunları,

Yine enkaz altında cenazeler varken selfie çekinen geri zekalılar,

Uzaktan Eğitime katılamayacağını söyleyen üniversite öğrencisine Atom bombası mı atıldı sanki diyen öğretim üyesine diyecek söz bile bulamıyorum.

Ben 1999 yılı Adapazarı depreminde de 10 günden fazla görev yaptım. Evet orada bir deprem vardı ve acı anlatılmaz derecede büyüktü. Ve yıllarca etkisi altında kaldım. Hiç bir şey televizyonda izlediğimiz gibi değildi. Çünkü Ağustos sıcağında cesetlerin kokusunu televizyonlar veremiyordu.

Ama Kahramanmaraş merkezli bana göre Küçük Kıyamet olan 7.7'lik ve 7.6'lık bu depremden hala bir şey çıkaramayanlara diyecek hiçbir şey bulamıyorum.

Allah sizlerin başına da versin demektense, Allah sizleri ıslah eylesin demek daha doğru olur diye düşünüyorum.

Çünkü bu musibet, nefretimi tazeleyen ve kabartan yukarıda ki kişilere de gelse yine bu necip millet sizin derdinizi kendi derdi sayıp, aynı şekilde yardıma koşmaya devam edecektir.

Bu arada sizleri unutmayacağız, gönülleri fetheden gönlü ve kalbi güzel insanlar!!!

*Depren bölgesine yardım yetiştirmek için, tırın dorsesinin lastikleri patladığı halde tek sağlam lastiği ile janları üzerinde yoluna devam eden Konya'lı Tır'cı kardeşim!

*Yine aynı şekilde enkazda kullanılmak üzere Tır üzerinde kepçe götüren ve hızını görmemek için hız göstergesini peçete ile kapatan Tır'cı kardeşim!

*07 Şubat sabahı, yardım götürmek üzere Konya çıkışında 45 km. kuyruk oluşturan yardımseverler!

*Arama kurtarmaya gönüllü katılan ve kalkmayan enkazlarda tunel açarak canlı arayan madenci kardeşlerim!


Sizler bu ülkenin Çanakkale Ruhu'nu tazeleyen ve nesillerimize anlatacak birer hikayesi olarak kalacaksınız.


MEHMET AYDOĞMUŞ

Yazarın Diğer Yazıları