RİM’İN DEDESİ
VATAN VE İSLAM ŞAİRİ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
‘DİNDE ZORLAMA YOKTUR’ U NASIL ANLAMALIYIZ?
TÜRKİYE VE SURİYE: DAHA GÜZEL GÜNLERE
Batılı eğitim sistemi ne zaman iflas eder?
Araç satışında yetki belgeli esnafımız bu sistemden muaf olsun
Ticari ahlaksızlık enflasyondan daha hızlı yükseliyor
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
İman-Hikmet-Gayret-Tevekkül
ÖZGÜRLÜĞE SELAM SURİYE
Oynamak İstemeyenler Varsa İsteyenler Oynasın
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -2-
Nasrettin Hoca’nın İzinde:AKŞEHİR
Merhaba Yeni Suriye
Futbolun Yazılı Olmayan Kuralı…
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Alfa Romeo Junior
KONYALISIN ETLİEKMEK
Yaşım nerdeyse 40'geldi. Rahmetli Özal'dan bu tarafa her seçimi az çok hatırlıyorum. İlk oyumu 1999 yılında kullandım. Tabi her ne kadar 99 yılında oyumu kullansam da daha 14-15 yaşlarında az bayrak asmadık direklere. Özgürce yaşayabileceğimiz, kendi üretimimizi yapabileceğimiz, Batı'ya kafa tutacağımız yıllar için hayal kurduk hep. Rahmetli Erbakan Hoca'nın döneminde ve hemen sonrasında yasaklı olduğu dönemde de milli ekonomi, milli üretim, milli politikalar her dönem seçim beyannamesinde ve meydanlarda vurgulanan başlıca unsurdu. Bize göre ANAP, DYP, DSP ve CHP gibi partiler Batı'dan emir almadan hareket edemeyeceklerini savunurduk. Batı'yı örnek alan ve yine batılı hayat tarzları bizleri her zaman mesafeli olmamızı sağladı bu partilere. Oysa biz her alanda milli bir yapılanmayı savunuyorduk. Sadece ekonomik anlamda değil. Aile bağlarımızdan, eğitime kadar her alanda milli olabilmekti hedefimiz. MHP ile seçim koalisyonu bile yapmıştık. Sonuçta Milliyetçiliği savunan bir parti ile el ele meclise girecektik. Seçim otobüsünde anons yapar, gece bayraklar ipe geçirilir, aydınlatma direkleri, ağaçlar ne varsa çıkardık. Seçim süreçlerinde hiç karnımız tok olmadı ve hiç şikâyet etmedik. Öyle ya bizim ideallerimiz vardı ve aştan daha değerliydi. Kapanan partiler, inancından dolayı dışlanan millet, darbeler, Ramazan ayında içki içen komutan ve siyasiler, Tv'ler de kepazelik diz boyuydu. Tüm bunlar bizim için bir mesaj veriyordu. "Biz istemezsek siz bir hiç siniz” Bin yıl sürecek denilen karanlık dönemin ilk yıllarındaydık. Verdiğimiz oy boşa gidiyor, gönderdiğimiz askerin annesi yemin törenine bile alınmıyor, alnının akıyla sınavını kazanmış kızımız inancından dolayı eğitim alamıyor, inançlı insanlar bir araya gelip üretim yapacak olsa "yeşil sermaye” damgasını yiyor, muhafazakar radyo ve Tv'ler ya kapanma cezası yada baskılar yüzünden yayınlarını yapamıyor… Kolay gelinmedi bu günlere. Şımarıklık ediyoruz bu günlerde. Ömrünü milletine adamış birini Meclis'te yalnız bırakmakla tehdit ediyoruz. Lakin seviyoruz kendisini öyle mi? Komutanı askersiz gönderelim cepheye. Evimizin önündeki asfaltı bahane edip her türlü darbeye, hainliğe, tehditlere rağmen milleti için çırpınan lideri yalnız bırakalım. "Reis yedi düvele karşı savaşıyor” naraları atarken elinden silahı alalım hep beraber. Bu memlekete t taş üstüne taş koyanlar, milleti için ömrünü adayanlar liderler hep öldükten sonra kıymet bildi. Bu sefer hayatta iken kıymet bilsek olmaz mı? Eyvallah…
AKLIMIZDA DELİ SORULAR!
HELE KAPTAN BİR ÇIKSIN SAHAYA
BAŞKAN KILIÇDAROĞLU!
MASANIN KAZANANI - KAYBEDENİ
AYNI HİZADA DEĞİLİZ!
BAŞKA DEPREMLER YAŞIYORUZ!
HEPİMİZ İMTİHAN EDİLDİK
DOKUNACAKLAR!
NATO’YA ALMAYALIM
HDP YEDEK LASTİKLERİ