ÇOK ENDİŞELİYİZ

Türkiye'de, Ortadoğu'da ve 3. Dünya ülkeleri denilen Venezüella gibi ülkelerde ne zaman toplumsal olaylar olsa ABD'nin "endişeyle takip ediyoruz” yada "taraflara itidal çağrısı yapıyoruz” dese hiç anlam veremez ve her zamanda sinir olurdum. Çünkü olayların arkasında parmağı olup endişe etmeleri insanın sinirini bozuyordu. Taraflara itidal dediği devletle terör örgütleri arasında ki çatışmalarda taraf olmadığını bir anlamda kim kazanırsa onun yanındayım demeye çalışıyordu. ABD'de ki olaylara karşı Dışişleri Bakanlığımızın mesajı çok manidardı. Nasıl olurda Türkiye böyle bir açıklama yaparmış. Demek ki iyi bir açıklama değil ki bu sözlerden ciddi rahatsız oldular. Neyse biz konumuza dönelim. ABD'nin sistemi aslına bakarsanız tam bir pimi çekilmiş bomba gibi. Tarihinden itibaren şöyle bir baktım iç savaşa çok müsait bir siyasal ve askeri zemine sahip. Kadir Mısıroğlu'nun "Rusya topsuz tüfeksiz yıkıldı, Amerika'da yıkılacak” sözü hala hafızalarımda yer alırken bugünlerde ABD'nin yıkılış sürecinin başlayacağı bir kıvılcım çaktı. Bugün olmazsa yarın. Zaman zaman bu köşede yazdım. Zulüm asla ilelebet devam etmez ve zalim mutlaka bir gün zelil olur. Onlarca ülkeye demokrasi ayağıyla yapmadığını bırakmayan Amerika ektiği ne varsa biçecek. Zaten bir çok sistemi çökmüş durumda. Sağlık sistemi, sosyal sistemi nerdeyse 3. Dünya ülkelerinden daha kötü. Bir ülke savunma büyüklüğüyle bir yere kadar ayakta durur. Siyahilere yapılanlar, evsiz insanların dışlanması, Müslümanlara yapılan zulümler, polisin vatandaşa karşı tutumu ve tüm bunların yanında Birleşmiş devletlerin ayrı kafadan ses çıkarması, ordunun zaman zaman başını çıkarması ABD'nin bir şekilde sonunu getirecek. Tüm Dünya da fitneyi sokan, savaşları başlatan, teröristleri kullanan, ülkeleri karıştıran, darbeler yapan, isyanlar çıkartan, liderleri öldürten bu ülkenin yıkılışını görmek bizlere de nasip olur mu bilmem. Lakin görecek nesiller çok şanslı. Belki de Dünya'ya adil bir düzen kurma fırsatı onların olacaktır.

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle mesaj göndererek ve arayarak mutlu eden izleyicilerimize, okurlarımıza ve dostlara teşekkür ediyorum. Gazetecilik benim bu hayatta ki en büyük şansım galiba. Böyle onurlu bir mesleği yapmak nasip oldu bana. 28 Şubat döneminde bu milletin değerlerine savaş açmış, insanları küçümseyen, elinde şampanyalarla poz verip alaycı tavırlarla milleti yok sayan bir zihniyete karşı uzun zamandır etik değerlerimizle, ahlaki anlayışımızla bu alanda savaş veriyoruz. Savcılık tarafından çağrılıp ifadem de istendi, ağır caza mahkemelerinde de yargılandım, hapis cezası da aldım. Her ne kadar hapiste yatmaktan kıl payı kurtulsam da emin olun asla pişman değilim. Hiçbir zaman devlete karşı, millete karşı bir isyan bayrağı açmadım. Kimsenin inancına, yaşayışına yada değerlerine saldırmadım, polisimize, askerimize hakaret etmedim, terör örgütlerini övmedim, devletin gizli bilgilerini ifşa etmedim. Kimden para almadım ve asla satılık bir köşem olmadı. Tüm bunlara rağmen evet cezaevine girmekten kıl payı kurtuldum. Sebebi sadece başörtülü öğrencilere yapılan zulme karşı susmamak ve eleştirmek. Bugün birileri gazetecilerin özgürlüklerinin olmamasından dem vuruyor ya emin olun hepsi palavra. Siz demokrasinin rafa kaldırıldığı 90 lar ve sonrasında yaşanan süreçlere bakın . Kendisi gibi düşünmeyenlerin bombalarla uçurulduğunu, hapislerde yatırıldığını göreceksiniz. İyi ama şimdide cezaevlerinde gazeteciler var mı diyorsunuz? Gazeteci olduğuna emin misiniz? Aracında PKK'ya bomba taşırken yakalanan ve resmi kart olmayan basın kimlikli kişiler mi gazeteci? Devlet sırlarını ifşa edip Avrupa'ya kaçan ve her fırsatta kendi ülkesini kötüleyen mi gazeteci? Fetö'nün algılarını her gün senaryolaştırıp köşesine taşıyan mı gazeteci? Hangi fikrinden dolayı bu ülke de gazeteciler içeri atılmış çok merak ediyorum. Fiili bir eylem yapmadan sadece düşündüklerinden dolayı içerde yatan bir gazeteci var mı acaba? Varsa lütfen bana yazın bende size hangi eylemden içerde olduğunu yazayım. Her gün Cumhurbaşkanına, milli ve manevi değerlere pervasızca saldıran, darbe beklentisini açıkça söyleyen, hedef gösterip sonrasında yanlış anlaşıldım diyen onlarca gazeteci var ve hepsi dışarda. Diktatör dedikleri Erdoğan'a demedikleri kalmıyor ama hapiste değiller. Sebebi demokrasi olduğundan olabilir mi? Bu onurlu mesleğin onursuzları da yok değil. Her meslekte olduğu gibi bu meslekte de çürükler var ve olacaktır. Mesleğini onuruyla yapan tüm meslektaşlarımın bu özel gününü tekrar kutluyorum. Gecesi gündüzü olmayan, eşi doğum yaparken kendisi haber peşinde koşan, yeri geldiğinde bir haber için saatlerce ayakta bekleyen, işini yaptığı için dayak yiyen, hakarete uğrayan, tehdit edilen ancak yine de aşkla işini yapan gazeteci dostlarıma selam olsun. Eyvallah…


Yazarın Diğer Yazıları