ÇARKI DÖNDÜRMEMİZ GEREK

2019 yılının ekonomik çalkantılarla geçmesinin ardından 2020 yılı için ciddi bir beklenti olmuştu. Olmuştu oluşmasına ancak Dünya'yı saran salgın tüm umutları sildi süpürdü. Yılın ikinci çeyreğinde 9,9 daralma gerçekleşti. Tabi bu daralma rakamı sokağa çıkma kısıtlamaların olduğu, ekonominin ve üretimin nerdeyse durma noktasına geldiği dönemler. Esnaf özellikle Mart, Nisan ve Mayıs aylarının faturasını ödemekte ciddi zorluklar yaşamaya başladı. 2020 yılı da 2019 yılı gibi kayıp bir yıl olarak kayıtlara geçti maalesef. Tüm bu olumsuzluklara rağmen şimdi ciddi bir sıçrama dönemine girmemiz gerekiyor. Evet bir taraftan salgınla mücadele devam ederken diğer taraftan ekonominin çarkı dönmeli. Bu süreçte doğalgaz gibi önemli bir kaynağın keşfi bizlere moral oldu. Devamı için hummalı bir çalışma yürütülüyor. Bundan sonrası adımlar mutlaka dikkatli ve sabırla atılmalı. Doğu Akdeniz'de haklarımızı koruyoruz ancak özellikle Avrupa'nın şımarık çocuğu Yunanistan ortalığı ayağa kaldırma peşinde. Fransa'nın bölgeye gemi göndermesi de gerilimi tırmandırıyor. Her kim olursa olsun bölgede ki haklarımızdan geri adım atmayacağımız kesin. Şayet o bölgede yeni bir rezervin bulunması ortalığın daha da karışacağın göstergesi olacak. AB, Türkiye'nin güçlenmesini istemeyen bir organizasyon. Sonuçta Türkiye bir AB ülkesi değil ve birliğin için de almayacaklar. Bunu bizde biliyoruz. Bir anlamda birliğe yük olan Yunanistan'ın doğalgaz ile kendi ayakları üzerinde durması AB için hiç fena olmaz. Dolayısıyla AB Yunanistan'ın arkasında duracaktır lakin Türkiye'nin net duruşu ve potansiyel gücü AB‘yi harekete geçiremiyor. Ekonomi her devlet için en önemli faktörken bizimde bu anlamda atacağımız adımlar çok önemli. Zorlu bir süreç bizleri bekliyor. İçerde ki siyasi çekişmeleri, erken seçim dedikodularını bir kenara bırakarak önümüze bakmamız gerek. Bu çarkı çevirecek sadece hükümet değil. Muhalefetin de bu anlamda sorumlulukları var. Yazılı olmasa da var. Mesela dış politikada bunun sadece hükümet politikası değil bir devlet politikası olduğunu ifade etmeli. Eğer öyle değilse parti liderleri çıkıp Doğu Akdeniz'de bu hakların korunmasını biz değil AK Parti hükümeti yapıyor demeliler. Şayet devlet politikası olarak görülüyorsa o zamanda çıkıp yapılanların arkasında güçlü bir şekilde duracaklar.

 

Salgınla mücadelede hepimizin mutlaka bir fikri var. Kimimiz mantıklı fikirler yürütüyor, kimimiz sosyal medyadan duyduklarımızla, kimimiz bilim adamlarının söylemlerine bakıp kimimiz de ortalık fısıltılarına inanıp konuşuyoruz. İlk dönem bu virüsün aslında daha önce ki yıllarda söylenen bir virüs gibi tamamen ekonomik olarak çıkarıldığını, aslında virüsün olmadığını, hükümetin aldığı kararları çok sert ve gereksiz olduğunu söyleyenler de az değildi. "Virüs ne yapacak bize” diyerek pervasızca dolaşan kişilerin en yakınlarını kaybetmesi gerekmezdi ders için. Ders almadık hiç. Dışarda tepkilerden yada cezadan korkanlar yarım yamalak ağızlarını kapatırken ilk fırsatta kollarına takıveriyorlar. Gençlerin bu anlamda maalesef hiçbir kaygıları yok. Öyle ya sonuçta belirli bir yaş gurubunu etkiliyor bu salgın. Diğer taraftan eğitim sistemimiz ciddi manada etkilendi. Uzaktan eğitim başladı ancak hepimiz iyi biliyoruz ki yüz yüze eğitime geçilmediği sürece uzaktan eğitim verimli olmayacaktır. 2. Dalgayı yaşıyoruz. 2. Dalgada vefat oranlarında ciddi yükselme var. Artık ciddiye almanın zamanı geçmedi mi? Evet mutlaka bu salgın belası bitecek. Ancak çok şeyler götürecek bizden. Peki biz bunlardan ders çıkarabilecek miyiz? Mesela bu hayatı sadece kendimiz için değil toplum için de yaşadığımızı öğrenebilecek miyiz? Son bir husus daha salgından dolayı bir çok hasta yoğun bakım ünitelerinde kan bekliyor. Özellikle bu hastalığı atlatmış kişilerin kanlarına ihtiyaç var. Kan vermek şuan hayati bir mesele. Birilerinden beklemeden, korkmadan, çekinmeden gidip vazifemizi yapmalıyız. Eyvallah…


Yazarın Diğer Yazıları