ORTA-DOĞU’DA KARTLAR YENİDEN DAĞITILIYOR.
Honda Civic Yenilendi
ŞİİR MEKTEBİ
ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 2
MERHAMET ETMEYEN KİMSEYE MERHAMET OLUNMAZ
YÜZYILIN SOYKIRIMI SONRASI BARIŞ
Kutup Yıldızı
Yıldız mı, Ay mı, Kara Delik misiniz?
Değerli Galibiyet
Ruhun şad olsun ağabey
Konya için tehlike çanları çalıyor
Eğitim de denetim de şart
FACİALAR KADER DEĞİL
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -3-
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Sirkeci'den tren gider,
Varım yoğum törem gider,
Tuna bizden utanır, biz Tuna'dan,
Yüzüne kapatır ellerini.
Aldırma be Tuna'm,
Yiğit çıplak doğar anadan.
1961 Yılının o sonbahar ayında, Münih İstasyonu'nun 11. peronundan inip, penceresiz, havasız bir odada dağıtım için bekleyen o kafiledekiler ne düşünüyordu? Tuna'dan geçip destanlar yazan atalarına ihanet ettiklerini mi, ardında bıraktıklarını mı, onları bekleyen bilinmezliği mi?
Sirkeci'den tren gider,
Ona giden verem gider,
Bir kampana çalar analar, ağlar.
Oğul oğul, çocuklar öksüz, gelinler dul.
Akşam olur, hüzün çöker,
Omuzlarım bir bir düşer,
Sirkeci'den tren gider,
Gözyaşımı döker gider.
Bereketli topraklarında yoksulluk çeken, ulu ataların evlatları! Ana-babanın, eşin, evladın özlemi yakıyorken yüreklerini, bir ümitle, büyük umutlarla! "Biraz para biriktirip döneceğim” dediler! Omuzlarında ekmek kavgasının yükü, gönüllerinde hiç bitmeyecek hasretle...
Sirkeci'den tren gider,
Bir yaldızlı Kur'an gider,
Su serperler ya gidenlerin ardında,
Dün askere Hint'e, Yemen'e,
Bugün ekmeğe, yaban ellerine,
Dönmezler ya andan...
"Ali Akbaş”
Kalplerinde iman, onları ayakta tutacak olan tek güçle! Kuran ve bayrağıyla! Bu kez kılıçla, tüfekle değil emekleriyle, vazgeçtikleriyle, yazacakları bir destanla...
Misafir işçi olarak davulla, zurnayla karşılanan ilk neslin çoğu yukarıda saydığım özelliklere sahip değildi. Sadece inançları, ümitleri ve bastırdıkları korkuları vardı. En önemli kaygıları geçimdi. İçlerindeki dayanılmaz hasreti ve grilikleri hayalleriyle süsleyip kapatacaklardı, kapatmak zorundaydılar. Susturamadıkları yoğun duygularıyla da, başladıkları serüvenin çirkin yüzüyle de her gün karşılaşacaklardı. Çalan davullar da bir gün susacaktı "Misafirliğiniz bitti, artık gidebilirsiniz” diyeceklerdi. İşte asıl mücadele o zaman başlayacaktı...
Almanya'ya gittiğimde her yer bembeyazdı. Bence güzel (beyaz) başlamıştı her şey! Tarih 4 Aralık 1998.
Güzel bir muhitte, çatı katında, salon ve yatak odasından oluşan, eşimin bekar evi. Her şeyi birlikte yapmak için yola çıkmıştık, eksiklerimiz çoktu, yıllar her şeyi fazlasıyla tamamlayacak, zaman güzellikler getirirken, hiç ummadığımız kötü bir sürpriz de yapacaktı, bahsedeceğim. Devam edecek…