2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri
Beyşehir Gölü’nde Suyun ve Emeğin İzinde
AK EYLESİN
NE KADAR SAMİMİYİZ?
ABD’nin Ortadoğu Haritası
Hak Yok Vazife Var; Fert Yok Cemiyet Var
25. EVREN DENEYİ VE İNSANLIĞIN KARANLIK GELECEĞİ
KONSERLERE AKITILAN MİLYARLAR
500’ünü yıktık daha da yıkacağız
NAMAZ; İSLAM DİNİNİN DİREĞİDİR
Alfa Romeo Junior
Sesi çok çıkanın haklı sayılması
Organize İşler
Konyaspor Sezonun En İyi Oyununu Oynadı
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Türkiye jeopolitik konumu, küresel pazarlara yakınlığı dikkate alındığında; sahip olduğu avantajları, karşılaşabileceği ekonomik risklerden daha büyük olan bir ülkedir. Küresel yatırımcılar açısında bu gerçeklik aşikâr bir şekilde ortada dururken; Siyonist düzenin dayattığı politik tezlere karşı çıkması nedeniyle yıllardır ekonomik tecrite maruz bırakılmıştır. Çünkü Türkiye'nin bulunduğu bu coğrafyada yerleşik düzene karşı söyleyecek sözü olan, ekonomik olarak güçlü, bağımsız bir Türk devleti istemiyorlar.
Yıllardır ülkemiz aleyhine çalışan etki ajanı finansçılar vasıtasıyla ekonomik verilerimiz sabote edildi. Böylece uluslararası yatırımcıların önleri kesilerek dış kaynaklı doğrudan yatırımlar engellenmiş oldu. Türkiye karşıtları açıkça söylemeseler de sahip olduğu ekonomik potansiyelin farkındalar. Bunu da her fırsatta tekrar etmekten de geri durmuyorlar. Burada asıl önemli olan ülke içindekilerin bu gücün farkına varmalarıdır.
Ekonomik gücümüz için farkındalık oluşturmaya çalışmak; her şeyi güllük gülistanlıkmış gibi gösterip sorun alanlarını görmezden gelerek kafayı kuma gömmek değildir. Bir defa ister yönetim yanlısı olsun ister yönetim karşıtı; ekonomik veri analizi yaparken 100 milyar doların üzerindeki deprem maliyeti ve bir o kadar da yıllara sâri olarak EYT maliyeti dikkate alınmadan yapılan tüm yorumlar eksiktir ve ekonomik gerçeklikten uzaktır. Bunlarla birlikte 2025 yılı ve sonrasında karşımıza çıkması muhtemel başka risklerde vardır. Ekonomiyi derinden etkileyecek bu risklerin başında İhracat pazarlarındaki durgunluk nedeniyle oluşan talep daralması, küresel gerginliklere bağlı olarak petrol fiyatlarında oluşabilecek belirsizlikler, finansal piyasalardaki belirsizlikler nedeniyle risk iştahının zayıflamasıdır.
Küresel kırılganlıkların birbirlerini tetikleyerek olası siyasi ve ekonomik krizlerin yaşanma ihtimaline karşı; Türkiye ekonomisinin direncini artıracak önemli iyileşmeler yaşanmaktadır. Bu gelişmeleri başlıklar halinde sıralamak gerekirse;
+ Cari açığın yönetilebilir düzeye çekilmesi,
+ Enflasyonun kontrol altına alınarak artış hızının düşürülmesi,
+ Dış kaynak girişlerindeki artışa bağlı olarak maliyetlerin düşürülmesi,
+ Vergilendirilmeyen alanların kayıt altına alınması çalışmalarının başlaması,
+ Uzun bir aradan sonra merkez bankasının net rezerv pozisyonuna geçmesi,
+ Ekonomi politikalarının uluslararası normlara uygun hale getirilmesi,
+ Uluslararası Finansal kuruluşlar nezdinde güven ikliminin tesis edilmesi,
+ Kur korumalı hesapların (KKM) tasfiye sürecinin iyi yönetilmesi.
+Seçici kredi mekanizmalarının verimli alanlara yönlendirilmesi suretiyle, muhtemel risklerin daha kolay yönetilebilirliğine imkân sağlamıştır. Ülkemizin sahip olduğu ekonomik potansiyel, karşılaşacağı ekonomik risklerden daha büyüktür. Yapısal kırılganlıklardan kurtuldukça daha güzel günler göreceğiz.
Yeter ki; gücümüzün farkında olalım…
2025 yılında döviz kurlarında dalgalanmalar(volatilite) yaşanır mı?
Trump’un gücü piyasaları canlandırmaya yetecek mi?
Enflasyonu düşürmek için büyümeden taviz mi veriliyor?
FED yılsonuna kadar faiz indirimleriyle ilgili temkinli bir duruş sergileyecektir
Altın sadece bir değer saklama aracı değildir
Enflasyondaki yükselişi döviz kurlarındaki istikrar frenliyor
İhracatın ana belirleyicisi döviz kuru değildir
Amerika ve Avrupa’daki faiz indirimleri Türkiye’nin lehine dönebilir
Ekonomik boykotta hayat var
Orta Vadeli Program’ın asıl hedefi kalıcı fiyat istikrarıdır