Konyaspor İstediğini Aldı
İMSAK “İ”LERİMİZİN 4. SÜ
Şubat ayı enflasyon verileri merkez bankasının faiz indirim kararını kolaylaştıracak
YAŞA ONU
Şeytanı Ne Davet Eder?
Ramazan’da Sağlıklı Beslenme Önerileri
BEREKET, HUZUR, UMUT...
TERÖR VE TERÖRİZM
DOLDURUŞA GELEN, UKRAYNA GİBİ OLUR.
SURİYEYİ BEKLEYEN TEHLİKELER
28 ŞUBAT POST MODERN DARBESİNİ UNUTMAYACAĞIZ VE UNUTTURMAYACAĞIZ!
Ortadoğu’da Yeni Oyun: Silahla Olmadı, Parayla Dene
ÇUMRA KARKIN’DA TANDIR EKMEĞİNİN SICAK YOLCULUĞU
KIZILDERELİ KATLİAMI
Acı nedir bilir misiniz?
Honda Civic Yenilendi
Eğitim de denetim de şart
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Türkiye jeopolitik konumu, küresel pazarlara yakınlığı dikkate alındığında; sahip olduğu avantajları, karşılaşabileceği ekonomik risklerden daha büyük olan bir ülkedir. Küresel yatırımcılar açısında bu gerçeklik aşikâr bir şekilde ortada dururken; Siyonist düzenin dayattığı politik tezlere karşı çıkması nedeniyle yıllardır ekonomik tecrite maruz bırakılmıştır. Çünkü Türkiye'nin bulunduğu bu coğrafyada yerleşik düzene karşı söyleyecek sözü olan, ekonomik olarak güçlü, bağımsız bir Türk devleti istemiyorlar.
Yıllardır ülkemiz aleyhine çalışan etki ajanı finansçılar vasıtasıyla ekonomik verilerimiz sabote edildi. Böylece uluslararası yatırımcıların önleri kesilerek dış kaynaklı doğrudan yatırımlar engellenmiş oldu. Türkiye karşıtları açıkça söylemeseler de sahip olduğu ekonomik potansiyelin farkındalar. Bunu da her fırsatta tekrar etmekten de geri durmuyorlar. Burada asıl önemli olan ülke içindekilerin bu gücün farkına varmalarıdır.
Ekonomik gücümüz için farkındalık oluşturmaya çalışmak; her şeyi güllük gülistanlıkmış gibi gösterip sorun alanlarını görmezden gelerek kafayı kuma gömmek değildir. Bir defa ister yönetim yanlısı olsun ister yönetim karşıtı; ekonomik veri analizi yaparken 100 milyar doların üzerindeki deprem maliyeti ve bir o kadar da yıllara sâri olarak EYT maliyeti dikkate alınmadan yapılan tüm yorumlar eksiktir ve ekonomik gerçeklikten uzaktır. Bunlarla birlikte 2025 yılı ve sonrasında karşımıza çıkması muhtemel başka risklerde vardır. Ekonomiyi derinden etkileyecek bu risklerin başında İhracat pazarlarındaki durgunluk nedeniyle oluşan talep daralması, küresel gerginliklere bağlı olarak petrol fiyatlarında oluşabilecek belirsizlikler, finansal piyasalardaki belirsizlikler nedeniyle risk iştahının zayıflamasıdır.
Küresel kırılganlıkların birbirlerini tetikleyerek olası siyasi ve ekonomik krizlerin yaşanma ihtimaline karşı; Türkiye ekonomisinin direncini artıracak önemli iyileşmeler yaşanmaktadır. Bu gelişmeleri başlıklar halinde sıralamak gerekirse;
+ Cari açığın yönetilebilir düzeye çekilmesi,
+ Enflasyonun kontrol altına alınarak artış hızının düşürülmesi,
+ Dış kaynak girişlerindeki artışa bağlı olarak maliyetlerin düşürülmesi,
+ Vergilendirilmeyen alanların kayıt altına alınması çalışmalarının başlaması,
+ Uzun bir aradan sonra merkez bankasının net rezerv pozisyonuna geçmesi,
+ Ekonomi politikalarının uluslararası normlara uygun hale getirilmesi,
+ Uluslararası Finansal kuruluşlar nezdinde güven ikliminin tesis edilmesi,
+ Kur korumalı hesapların (KKM) tasfiye sürecinin iyi yönetilmesi.
+Seçici kredi mekanizmalarının verimli alanlara yönlendirilmesi suretiyle, muhtemel risklerin daha kolay yönetilebilirliğine imkân sağlamıştır. Ülkemizin sahip olduğu ekonomik potansiyel, karşılaşacağı ekonomik risklerden daha büyüktür. Yapısal kırılganlıklardan kurtuldukça daha güzel günler göreceğiz.
Yeter ki; gücümüzün farkında olalım…
Şubat ayı enflasyon verileri merkez bankasının faiz indirim kararını kolaylaştıracak
28 Şubat krizi ekonomik bir tezgâhtı
Para piyasaları oyun alanı değildir!
TÜSİAD’çılar topluma ve siyasete ayar vermeyi bırakıp, ülkemizin ekonomik meseleleriyle ilgilensinler
Doların gücü Gazze’yi satın almaya yetmez
Ocak enflasyon verilerinin beklentilerin üzerinde gelmesi faiz indirimlerini sekteye uğratabilir
Ruhun şad olsun ağabey
Enflasyonu düşürmek için talebi öldürmek yerine, üretim arzındaki sorunlara çözüm aramalıyız
Türkiye’nin kredi risk primi CDS’ler daha fazla düşer mi?
2025 yılı toplumsal refahın hissedileceği bir yıl olacaktır