DOLAR
38,50
EURO
43,72
STERLİN
51,28
GRAM
4.147,64
ÇEYREK
6.820,76
YARIM ALTIN
13.632,52
CUMHURİYET ALTINI
27.138,35

BİR BAŞKOMUTAN VE BİR HALİFE -1

Efendim! Bu yazı Ahmet ŞAHİN Hoca efendiye ait… İlgisiz kalamadım ve bu güzel çalışmayı yorumsuz sunuyorum.

"- Dünyanın ıslahı için alınan bütün beşerî tedbirler, düşünülen tüm çareler, yalnızca insanız zahirine (dışına) hitap eder, vicdanına nüfuz edemez. İslâm ise, ıslahatını evvelâ beşeriyetin kalbinde, vicdanında yapar."

Doğuda İran Mecusileri ile çarpışan İslâm Ordusuna Ashab'dan Ebu Ubeyde başkumandanlık etmekteydi. Çarpışma bütün gün olanca şiddeti ile devam etmiş, nihayet ortalığı karanlık kaplamaya başladığı için, iki taraf da vuruşma sahasından geriye çekilerek, akşama kadar susuzluk ve açlıktan perişan olan nefislerini bir yudum soğuk su, bir iki lokma ekmek ile susturmak istemişlerdi.

Fakat İslâm Ordusunda ne bir damla soğuk su, ne de bir lokma olsun taze ekmek bulmak kolay bir şey değildi. Ordu Kumandanı Ebu Ubeyde'nin önüne getirilen sofrada ise, soğuk su, taze ekmek vardı. İslâm askeri, kendileri susuzluktan yansa, açlıktan ölseler de kumandanlarının aynı perişanlığa düşmesini istemedikleri için ona hususî sofra hazırlamışlardı.

"- Neferlerimizin (askerlerimizin) sofralarında da böyle soğuk su, taze ekmek var mı? Yoksa ben kumandanınız olduğum, için mi böyle sofra getirdiniz?" diye soran Ebu Ubeyde'ye şöyle cevap verdiler: - Kardeşlerimiz bu soğuk su ile şu taze ekmeği sizin için saklamışlardı da...»

Bu cevap karşısında Başkumandan Ebu Ubeyde, kızgın kumların üzerinde diz çöküp oturduğu sofrayı elinin ucu ile öte tarafa iterek şöyle konuştu:

"- İlâ-yı Kelimetullah (Allah'ın kelimesinin yüceltmek) için kanlarını aynı safta beraberce akıtan kardeşlerimizin sofrasından farklı sofraya oturmak kadar ind-i ilâhide (Allah katında) kötü bir hareket tasavvur etmiyorum. Ya bu soğuk su ile şu taze ekmeği götürür, kardeşlerimizin içtiği sıcak su, yediği kuru ekmek ile değiştirirsiniz. Yahut da Ordu Kumandanı değil, Halife-i Müslimîn (Müslümanların Halifesi) bile olsa Ebu Ubeyde, bu hususi sofraya oturmaz!"

İslâm’ı bilmeyenler, onun insan hayatında oynadığı müspet ve medenî rolü idrak etmeyenler, gelsinler çöldeki deve çobanının İslâm sayesinde kazandığı şu insani hassasiyeti ve medeni duyguyu ibretle görsünler!

Bu yüksek fazileti bugünün yüksek tahsillilerinde ve en yüksek kademeyi işgal eden büyük unvanlılarında bulabilecekler mi, baksınlar. Hem de ondört asır evvel İslâm’ın telkin ettiği insani anlayışla günümüzdeki zihniyet seviyesini mukayese etsinler...

 İslâm’dan uzaklaştıkça sınıf kavgasını şiddetlendiren yirminci asrın insanları, bu meziyetin yalnız İslâm orduları Başkumandanı Ebu Ubeyde'ye mahsus olduğunu da zannetmesinler. İslâm’a gönül veren her fert de aynı faziletleri her zaman müşahede etmek daima mümkündür. İsterseniz bir vaka daha anlatalım, bu da İslâm’ın en yüksek kademesine ait olsun.

Devam edecek…
 


Yazarın Diğer Yazıları