DOLAR
38,39
EURO
43,65
STERLİN
51,19
GRAM
4.186,29
ÇEYREK
6.880,16
YARIM ALTIN
13.751,33
CUMHURİYET ALTINI
27.374,89

CİLVE-İ KİBRİYA GÜNLÜKLERİ

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Bizler cilve ifadesini, genelde küçük çocuklar veya sevimli hayvanlar için kullanırız. Hani, "...seveceksen oğlunu sev, kız kendini zaten sevdirir.” gibisinden bir duygu hali oluşturur. Cilve, güzele yakışır davranış demektir. Sevdiğine nazlanmak hatta çaktırmadan azıcık üzmek gibi de kullanılır. Arapça cilvet veya celvet kökünden gelen bu kelime, sürpriz olgular, davranışlar mânasında kullanılmıştır. Bizdeki "büyük laf söyleme ha!” edebinin de aslıdır.

 

Bugünkü yazımızın konusu olan "cilveyi kibriya” ise cümle varlıkların tek yaratıcısına ithafen kullanılıyor. Yani Allah Tekaddes (AC) sevdiklerini sınarken çeşitli hoşluklar yapıyor ve ehlini farklı imtihanlardan geçiriyor. Bunlar elbette ki bizde oluşan algı aslında...

 

Tasavvuf tarihimizdeki üç güneşten birisi olan Şemseddin Ahmet Sivasî (KS) şöyle diyor: "... vahdetperestim, şerâb-ı cilve-i hayret ile mestim.” Gerçekten, biz de bu güzel ifade karşısında sermestiz. Basit anlamıyla; tek ve mutlak olana taparım, onun cilve şarabından hâsıl olan hayretle sarhoşum diyor hazret. Yani sonsuzluk paradoksundaki evren ile kader denen bilinmezin algoritmasına hayranlığını dile getiriyor. İnsanların kınadıklarını veya negatif eleştirdiklerini yaşaması böyledir. Felek ne yapar ne eder, akla hayale gelmedik bir senaryoyla, bize yaşatır değil mi?

 

Bazılarımız anımsarlar, 1966 yapımı Sadri Alışık ve Filiz Akın'ın başrolde olduğu filmin adıdır aynı zamanda. Demek ki o zamanlar daha çok toplum hayatında yer bulan bir kavrammış! Nitekim üstat Hüseyin Rahmi Gürpınar da kaderin cilvesine, aynı adlı eserinde yer vermiştir. Bu harika romanda kader, "olmaz” denilen neleri yaşatır...

 

Kendi hayatımda seneler önce düşündüğüm, konuştuğum nice konular çok sonradan karşıma çıkmıştır. Bu süreçte uyanık olup, olumlu bir özeleştiri ile kendimi toparlamak gereği zaten gayet nettir. Sürekli her şeyden şikâyetçi olup, bizim işimiz olmayan konuları bile eleştiren halimize çeki düzen vermek gerek. Yaşadıklarımız asla tesadüf değil. Hepsinin kendi içinde bizim algı kapasitemizi aşan bir düzeni var.

 

Gül gül dedi bülbül güle, gül gülmedi gitti

Bülbül güle, gül bülbüle yâr olmadı gitti...

 

Neden siz de bir günlük tutmuyorsunuz? Gerçekleşen rüyalarınız, bir zamanlar kınadığınız ve şimdi yaşadığınız ibretler hep aynı. Ummadığınız anda kavuştuğunuz bir dost, size iyi gelen bir sevgili hayali yazabilirsiniz... Hepsi Cilve-i Kibriya değil mi?

 

Ne gafletlerle, ne cahillikler ediyoruz, yine de seviyor bizi Rahman!

 

"Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir.” hükmünce vedalaşmak duasıyla: Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları