DEPREM ÜZERİNE
Aynı Depremi Bin Kere Yaşamak
İNSANA YATIRIM YAPMAK
NAMAZIM, HER TÜRLÜ İBADETİM, HAYATIM VE ÖLÜMÜM ALLAH İÇİNDİR
TÜRKİ CUMHURİYETLERİN JEOPOLİTİK KÖRLÜĞÜ
Dilli şeytan
REZİLLİK DİZ BOYU
Altın Bitcoin dâhil hiçbir rakip tanımıyor…
Ölümden Kim/Niçin Korkar?
SÂBIGUN
Çok Kötü Oyunla Galip Gelmek
Ölümüzü Seviyorlar Bizim!
Mart Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
İRAN – ABD İLİŞKİLERİ
Ramazan’da Sağlıklı Beslenme Önerileri
ÇUMRA KARKIN’DA TANDIR EKMEĞİNİN SICAK YOLCULUĞU
KIZILDERELİ KATLİAMI
Acı nedir bilir misiniz?
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
YOL PARASI
Gelelim esas konumuz olan yol parasına
Köylülerin derdinden en büyüğü yol parası idi. Ya on iki gün devletin gösterdiği yerde yol yapımında çalışacaksın, ya da elli kuruş yevmiyeden altı lira devlete yol parası yatıracaksın. Bundan başka kurtuluş yolu yok. Yatakta hasta yatalak olman, yiyecek ekmek parasına muhtaç olman bile bunlardan seni kurtaramıyordu. Rahmetli babam kemik hastası olduğundan senenin iki ayı iyi olursa on ayı hasta yatardı. Değil devlete yatıracak yol parası, cebinde sigara parası bile yoktu. Günler yaklaştıkça annemle dertleşiyor, ikisi de kara kara düşünüyorlardı. Bir gece babam "Yahu karı yakında yol parası için devlet gelecek. Hastayım çalışamam. Para vereyim desen sigara param yok, ne yapacağız?” derken muhtarlıktan bekçi geldi. Evin altından seslendi. "Osman ağaaaa! Acele muhtar odasından çağırıyorlar, oraya gelecen…” dedi. Babam hasta yatalak olduğundan annem beni yanına aldı, muhtar odasına gittik. Annem muhtara "Muhtar, beğim hasta, paramız da yok. Memurlara söyle bunun bi çaresi yok mu?” deyince muhtar Mehmet ağa, "Valla Meryem, gardaşım, iki gün sonra ya Akyokuş'a yol çalışmasına gideceksiniz ya da altı lira yol parası vereceksiniz” dedi. "Ben Osman'ın hastalığını memura ilettim memur ‘olmaz arkadaş, ölü değilse çalışacak, ben hasta anlamam. Devletin emri bu' dediler” diyerek kestirip attı. Annem üzgün eve geldi. Babama çaresizliğini ifade etti. Köylü onar kişilik gruplar halinde yol çalışmasına giderdi. Ertesi gün annem köyden grupları öğrendi. Babama gelip söyledi. Bir grupta babamın hem arkadaşları hem de annemin amca çocukları olanlar vardı. Onlara şu teklif yapıldı. Babamı da götürecekler Akyokuş'a, babam onların yemeklerini yapacak onlarda taşları balyozlarla kırıp babamın hissesine düşeni 12 metre yolu yapacaklardı bu bile köy de o günün kardeşlik ve beraber yaşama duygularının iyiliklerin bir tezahürü idi.
Yolculuk başlayacak.
12- 13- günlük Azıklar hazırlandı. Merkeplere yüklendi. İki merkebin üzerine ağaçlarla sal şeklinde bir düzen yapıldı. Altına eski çul çapıt ve yorgan serilip Babam rahmetli onun üzerine yatırıldı. Dağlar taşlar kat edilerek (tahmini 50-60 km köyümüze) yol gidildi. Akyokuş'a geldik. Babam yardımı olur diye beş yanındaydım, beni de yanına almıştı. Akşam namazı geldiğimiz Akyokuş mevkiinde gösterilen taş ocağına konakladık. Herkes yerini ayarladı. Kilimi olan kilimine, keçesi olan keçesinin içerisine, ben de babamla beraber yattık. Sabah erkenden devletin memurları geldi. Taş kırılacak ocağı ve döşenecek yolu gruplara ve şahıslara pay etti. On iki gün orada çalıştık. Babam bizim gruba yemek yaptı. (Yaptığı yemekler bulgur pilavı, kuru fasulye, nohut gibi hep kuru yemeklerdi.) Onlar da bizim hissemize düşen taşı kırıp döşediler. Yine bir sabah devletin memurlarına yolu teslim ettiler. Bitkin ve yorgun köyümüze döndük. Zaman insanların hayvan kadar bile değeri olmadığı İsmet İnönü'nün tek parti dönemiydi. Zaten bundan beş-altı ay sonra 1950 Mayıs'ında sanırım Demokrat Parti dört yüz sekiz milletvekiliyle tek başına iktidara geldi. Altmış ihtilalına kadar da ülkeyi idare etti. Bu yol parası olayını ve diğer konuları zamanın âşık ve şairleri hicvederek yazarlar, gizli gizli sokaklarda samanlı kağıtlara yazılır dağıtırlardı. Aşikâre dağıtmaktan da korkarlardı. Çünkü hükümeti eleştirmek de yasaktı. İşte o zamandan aklımda kalan bazı şiirleri sizlerle paylaşıyorum.
Saygılarımla…
Ey İnönü sen bana çok zor günleri gösterdin
Allahım beş çocuğum olsun diye dua ederdim
Açlık sefaletle belki de onları çok zor beslerdim
Yol parasından kurtulmaktı benim derdim hemşerim
Elimize bir kazma kürek yollara düşerdim verdin
Yiyecek kıt yolda çalışırken kuru ekmek yedim
Yıl boyu hep çalışıp devlete vergi vermekti derdim
On iki lira yol parası içindi hep bunlar hemşerim
Ya on iki gün çalış ya da altı lira dövlete öde
Mecburi çalışacak hasta olsun isterse dede
Gün boyu balyoz sallamaktan büzülür mide
Köyde yol parasını bulmaktı derdim hemşerim
Bu öşür bu miri emlak dedin hep vermeden aldın
Köylüyü güzün soğuğunda yollara saldın
Yiyecek ekmeğimizi bile karneye bağladın
Benim bu yazdıklarım yalan mı söyle hemşerim
Hastalık mazeret değil yolda çalışılacak
Beklide taş ocağında adamın ölüsü kalacak
Kurtuluşun yok ya da altı lira paran olacak
Bunları hep sizinle yaşadık değil mi hemşerim
Zavallı köylü dağda çalışır dövlete yol yapardı
Devletin maaşlı memurları ise yan gelip yatardı
Bir atın kıçında binlerce at sinği yaşar dı
Bunları hem yaşadık hemde gördük hemşerim
Yok yakardı ceplerimizi yol parasıyla miri
İflah olmaz artık derdik köylü bundan geri
Toprağa gömüverin bizleri gayri diri diri
Gülümüz bile açmadan soldu bunları bilin hemşerim
Keçinin miri parasını (devlete vergi) ödeyemeyen bir köylü keçinin boğazına bir yafta bağlayıp çarşının ortasına salıvermiş (anlatılanlarda Konya diye geçer bu çarşı.
Kıymatı (fiyatı) elli kuruş mirisi bir lira
Keşke hiç sahip olmasaydım sana
Beş lirada emlak vergisi geldi tarlama
Ölümü davet eder olduk bunları bilin hemşerim
Deyi salmış sürmüş keçisini çarşıya çaresiz garibim.
Allah o günleri bu millete bir daha göstermesin Amin. Saygılarımla
( Beş çocuk sahibi olan ailelere yol parası salınmaz yolda çalıştırılmazdı.
HAYALİMDEKİ SAĞLIK KURUMLARI (hastaneler)
Pekmezler Kaynatılırken “Budadım Bağları” Türküsü -II-
Pekmezler Kaynatılırken “Budadım Bağları” Türküsü -I-
Postal ve Kabaralı Kundura –II-
Postal ve Kabaralı Kundura -I-
Soğansız Sağlık: II
Soğansız Sağlığı-I
“Ben de bu dağları biliktir”
Köyde Bir Evin Hayvanlarla İmtihanı
Değişen Konya, Aile Kurumu...II