DEPREM ÜZERİNE
Aynı Depremi Bin Kere Yaşamak
İNSANA YATIRIM YAPMAK
NAMAZIM, HER TÜRLÜ İBADETİM, HAYATIM VE ÖLÜMÜM ALLAH İÇİNDİR
TÜRKİ CUMHURİYETLERİN JEOPOLİTİK KÖRLÜĞÜ
Dilli şeytan
REZİLLİK DİZ BOYU
Altın Bitcoin dâhil hiçbir rakip tanımıyor…
Ölümden Kim/Niçin Korkar?
SÂBIGUN
Çok Kötü Oyunla Galip Gelmek
Ölümüzü Seviyorlar Bizim!
Mart Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
İRAN – ABD İLİŞKİLERİ
Ramazan’da Sağlıklı Beslenme Önerileri
ÇUMRA KARKIN’DA TANDIR EKMEĞİNİN SICAK YOLCULUĞU
KIZILDERELİ KATLİAMI
Acı nedir bilir misiniz?
Gün geçmiyor ki, hocam şu ticârî konulara da bir el atsanız. Gündeme getirip yazı yazsanız şeklinde vatandaşın ısrârı karşısında böyle bir başlıkla yazmak mecburiyeti hasıl oldu. Hemen söyleyelim ki, dürüst esnaf söyleyeceklerimizin dışındadır. Kendilerinden Allâh ebediyyen râzı olsun, sayılarını artırsın.
Toplumun hemen her kesiminde şikayet edilen konu, ticarî yönden insanların hep birbirini aldattığı, kandırdığı yönünde mâlesef. Millet olarak bu konuda da tefessüh etmiş, bozulmuşuz. Hatta öyle bir hâl almış ki ağlanacak halimize güler olmuşuz. Birçok misalden birkaç tanesini hemen zikretmekte fayda var.
Adam araba satacak, bagajına bir ekmek koyup sonra da yemin billah bu arabada ekmek var diyerek, gûyâ arabanın sağlam olduğunu anlatıyor.
Özellikle kurbanlık satışlarında, adam hayvanın kulağına bir fiât söylüyor, sonra da bu hayvan şu fiâtı duydu diye yeminler ediyor.
Birkaç günlüğüne deyip yalvar yakar borç alıp sonra sırra kadem basıyor. Sonuç kavgalar, mahkemeler hatta cinayetler.
Dükkanına gelen müşterisine, kendisinde olmayan bir malı, komşusundan getirip, üstüne bir fiât da kendisi koyarak satmalar. Bununla da gûyâ dükkanına kadar gelen dostunun işini görmüş oluyor veya müşteriyi kaçırmamak adına bunu yapıyor. Halbuki bunu kendisi de bir kâr koymadan yapmalı. Daha da kötüsü ikinci kalite veya kalitesiz bir malı, birinci kalite veya kaliteli diye satmak. Sonuç: O dost bunu öğrenince, bir daha oraya uğramıyor.
Tam fakir fukara, garip gurebâya göre inşaat yapılıyor, çok cazip fiâtlar söyleniyor. Kısa sürede ev sahibi olacaksınız deniliyor. Adamı bir kaptı mı, ondan sonra vay haline. İki yılda teslim edilecek denilen konutlar, en az birkaç yıl tehirle teslim edilebiliyor. Ödemeler de bir türlü bitmek tükenmek bilmiyor. Hesapta olmayan bir sürü masraf çıkarılıyor. Sonuç: Kavga, şamata. Gerçi son zamanlarda kentsel dönüşümlerle konut işi biraz standarda kavuşmuş durumda. Vatandaş halinden memnun görünüyor.
Borcunu ödeme sırası geldiğinde kırk dereden su getirip acınmalar, yandım yıkıldım terâneleri, öbür taraftan keyfî haramalar, araba almalar, ev değiştirmeler vs.
Kendisinde olmayan malı satıp, peşÎnâtlarını da aldıktan sonra teslîmât yapmamak veya yapamamak. Sonuç: Kavga, gürültü.
Malın, peşin fiât üzerinden pazarlığını yaptıktan sonra, veresiye ödeme yapmaya kalkmak da ayrı bir mesele.
Misalleri çoğaltabiliriz. Mesele hep aynı kapıya çıkıyor.
Bütün bunlar halkının ekserîsi müslüman bir memlekette yaşanan gerçekler. Sadece bizim memlekette mi? Hayır. Ne yazık ki bütün müslüman ülkeler böyle. En açık örneğini hac veya umreye gidip gelenlerden dinliyoruz. Eğer fiât sorulmadan bir şey alınacak olsa, iki-üç misli pahalı söyleniyor. Sahte etiketlerle kalitesiz eşyalar kaliteli diye satılmaya çalışılıyor.
Özetle, günlük hayatımızda karşılaştığımız bu olumsuzlukları ne ile îzâh edeceğiz. Hangi îmân ve islâmla düşüneceğiz. Ehli küfür yapsa neyse. Lânet okur geçeriz. Fakat ne yazık ki bu olumsuzlukları yapanlar da genel îtibâriyle müslümanlığı, dîndârlığı kimseye vermeyen, konuştuğunda mangalda kül bırakmayanlar. Bunun dışındakilere bir sözümüz yok. Onlar zaten şeytanın âvâneleri/yardımcıları olmuş kimseler.
‘Bizi aldatan bizden değildir’ Hadîs-i Şerîf’i kime hitâb ediyor. Ya şu âyet-i kerîmelere bakalım.
‘Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin’ (Bakara 188)
‘Ey îmân edenler! Mallarınızı aranızda bâtıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helâk etmeyin. Şüphesiz Allâh size karşı çok merhametlidir.’ (Nisâ 29)
Dikkat edilirse âyet-i kerîme’de ‘Ey mü’minler/imân edenler’ diye seslenilmektedir. ‘Kendinizi helâk etmeyin’ hitâbı ise çok çarpıcı. Zirâ güvenini yitirmiş bir insan helâk olmuş demektir. Helâlinden kazanmak varken, onu harama çevirmiş ve malının bereketini kendi eliyle ortadan kaldırmıştır. Çünkü güvenini kaybeden herşeyini kaybeder. Şeklen yaşasa da, yalnızlığa mahkûm olur.
Bütün bu zikredienlerin sonucu olarak, toplumda güven bunalımı yaşanmakta, yardımlaşma ruhu yok olmaktadır. Eskiden söz senet idi. Şimdi ise resmî senetler bile bir şey ifâde etmiyor. Sonuç: İnsanlar banka kredilerine başvurup, iyice batağa saplanıyorlar.
Bütün bu olumsuzlukların sebebi ise, ne yazık ki gerçek mü’min ve takvâ ehli olmamaktır. Allâh (CC)Cümlemiz ve tüm ehli islâma kâmil îmân ve takvâ sahibi olmayı ihsân eylesin.
Çanakkale Savaşları Devam Ediyor
Kadınlar Günü
Gazaba Uğrayanlar Ve Sapıklar
Fatiha Suresinin Anlattıkları
Hedef Diyanet
Kabiller Her Yerde
Ahlaksız Dindarlık
Allah’ın İndirdikleriyle Hükmetmeyenler…
Allah İle Aldanmak Ve Aldatmak
Arkadaşını Söyle, Sana Kim Olduğunu Söyleyeyim