PAZARIN İHYİYACI

Seviyorum; pazarların cıvıl cıvıl , rengarenk görüntüsünü. Tezgahların başında müşterinin her çeşidini tanımış, insan sarrafı pazarcıları… Bana hep biraz festival ruhu tattıran coşkusunu..

Hemen, her pazarda; pazar yerinin dışında, yol kenarında, tedirgin bir bekleyişle tüm tezgahtarların aksine; bağırmadan, getirdiği peynir, elma, yaprak, kuru ya da bahçesinde yetiştirdiği bir miktar otu satan kadınlar dikkatimi çeker.

Elindeki pazar arabasını tıka-basa dolduran bir kadın; bu kadınlardan biri ile pazarlık ediyor:

- Kaç lira maydonoz?

- 1,5 bağı .

-Peki roka ?

-2 TL

Marul, dereotu, ekşi ot derken; toplam 12,5 tutan bir rakam . Alıcı hanım ısrarla 10 TL olsun diye uğraşıyor.

- Aman! zaten iki bağ ot kardeşim 2,50 TL'yi de almayıver, nedir bu para hırsı?

Kadının sözleri üzerine acı bir lokma yutarcasına başını önüne eğen satıcı hanım:

- Tamam kardeşim ,al hadi öyle olsun.

Alıcı kadın; bir zafer kazanmış komutan edasıyla, sanki haklılık ispatı yapmış gibi etrafına bakınarak alıp gidiyor. Giyinişi dikkatimi çekiyor; markalı bir palto, ayakkabı belli. Hani arabasını yarım saat bıraktığı parka bile; 5 TL'den aşağı ödeyemeyecek ama bir haftalık salata ürünü için üslupsuzca bir kadın satıcıyla bir saat tartışıyor.

Tabii ki paramızı har vurup, harman savurmayacağız ve elbette pazarlık yapabiliriz ama bunu her halinden o tezgahtan kazandığı bir TL'ye bile ihtiyacı olduğu belli hanım satıcılara yapmasak! Onlar zaten pazarlarda hakim erkek egemenliği ile uğraşamadıkları için pazarın dışında küçük bir sergi üzerinde, gayet mütevazi, yetiştirdikleri el emeklerini satıyorlar. Çoğu bununla çocuklarını doyuruyor , okutuyor. Aile bütçesine destek olmaya çalışan da var, eşi olmadığı için ayakları üstünde durmaya gayret eden de …Pazar esnafı zaten sabit, her pazara çıkabiliyorlar . Vergi ödedikleri için belki haklı olarak bu kadınların satışını istemiyorlar ama zaten bu hanımların satışı esnafın canını sıkamayacak kadar naçizane…

Eskiden kadın pazarları vardı. Her ilin belli bir semtinde sadece kendi elinin emeğini satan kadınlara destek için kurulan. Hatta ilk kadın pazarlarının en ünlüsü Cerrahpaşadaki Koca Mustafa Paşa caddesinin yağhane ile birleştiği yerde kurulan Osmanlı avrat pazarıdır. Kanuni Sultan'ın zevcesi Hürrem Sultan'ın desteğiyle kurulduğu bilinmektedir.

Konya'da da şimdiki adı Mevlana hazretlerinin kızına ithafen Melike sultan Çarşısı olan ama meşhur ismi ile "kadınlar pazarı”; aynı amaçla, kadınlar ellerinin emeklerini rahatça satabilsinler; alıcı kadınlar da erkekle muhatap olmadan daha kolay alışveriş yapabilsinler diye kurulmuş .Zamanla kadınların ellerinden alınan tezgahlarda şimdi tamamen erkekler var, adı kadınlar pazarı olarak kalsa da pazarın içinde satış yapan sadece iki hanım bulunmakta.

Pazarları seviyorum. İnsanın insana mecburiyetini, ihtiyacını, emek alışverişini hissettiren bir tablo gibi geliyor …Hem taze hem ekonomik, hem de küçük esnafı kalkındıran pazarları ziyaret edelim. Bu ortamın tadını çıkaralım, en bonkör olduğumuz yerde ellerinin emeklerini bize sunan kadın satıcıların küçük tezgahları olsun…

Herkes bir başkası için bir şey yaparsa, dünyada ihtiyaç içinde kimse kalmaz…


Yazarın Diğer Yazıları