KONYA’MIZIN TİCARET İKLİMİ
Bizans İmparatorluğu zamanında KONYA: Roma İmparatoru Diokletien zamanında, 292 senei Milâdî sene-sinde yollar manzumesinde bir tahavvül görüldü. Bu imparator İzmit=Nicomedia şehrini imparatorluğa payitaht ittihaz etti. Bu devirden itibaren Nicomedia ile vilâyetleri yekdiğerine bağlayan yollar büyük bir ehemmiyet elde ettiler. Milâdın 330 senesinde İstanbul, impara-torluk için payitaht olarak seçildiğinde bu temayül artık mutat bir hale gelmiş bulunuyordu. Nicomedia'ya olduğu kadar da İstanbul'a giden bütün bu yolların birbirleriyle birleştirilmesine teşebbüs edildi. Şimdi cazibe merkezi artık Roma değil İstanbul olmuştu. Roma ticareti için kullanılan yollar azalarak sade iki bölgeye yan yan yollara inhisar etmişti. Jüstiniyen'in zamanı hükümetinde tahauvül tamamlandı. Te-şebbüs ettiği idarî ıslahat ve tensikatta bu hükümdar eski yollar man-zumesine nihayet vererek yeni sistemi kabul ve takviye etmiştir. SELÇUKLULAR ZAMANINDA ANADOLU VE KONYA YOLLARI VE HANLARI Selçukîler zamanı tekmil Anadolu'nun ve fakat bilhassa Konya'nın bir şaşaa ve ihtişam devri olmuştur. İki buçuk asra yakın bir müddet devam eden bu devirde medeniyet, her şubesinde, her sahasında şayanı hayret bir şaşaa ve inkişaf göstermiş, her tarafa gözler kamaştıran ziyalar saçmıştır. Bu ziyanın merkez-i İntişarı Konya şehri olup bura-dan şuaat tarzında her cihete intişar ediyor, ve bütün hudutlara kadar uzanıyordu. Bu medeniyet tâ Azyanikler ve Hitit devrinde başlayıp Frigyalılar, İranîler, Yunanlılar, Romalılar ve Bizanslılar devirlerinden geçerek Selçukîler devrine kadar gelmiş ve bu zamanda şaşaa ve inki-şafının son şiddeti iktisap etmişti. Selçukîler mahallî kadim medeniyetlere varis oldukları gibi islâmiyetin parlaklığı zamanında doğudan, Hintten, Cinden ve İrandan gelen diğer medeniyetlerden de hissedar olmuşlar, velhasıl bunların hepsini de Türkün, nuru, terakkiyi, vüs'ati seven, ruhu ile yoğurup mezcederek bundan gözler kamaştırmağa kâfi bir netice husule getir-mişlerdi. İslâmiyet intişar ettiği yerlerdeki mimarları ve diğer her türlü san'atkârları ve san'at işçilerini faaliyete getirmişti. Nasıl ki bir takım seyyahlar, dervişler vasıtasıyla felsefî meslekler ve telâkkiler, tasavvuf? mezhepler ve düşünceler İslâm âleminin bir başından öbür başına kadar mesafe ile her sahada intişar ediyorsa işte mimarî de bu suretle san'atkârlar tarafından her tarafa yayılıyor. Kuvvetli bir koruyucunun, terakkiperver bir hükümdarın muzaheretine mazhar oldukları yerlerde bediî abideler bırakıyorlardı. Hint'ten, Çin'den, İran'dan gelen müzeyyen eşya üzerindeki tesirlerini gösteriyorlardı. Bu suretle Selçukî san'atın bir derecesi tekâmüle vâsıl oldu. Selçukîler zamanında Anadolu'nun her tarafı camiler, medreseler, mektepler, kervansaraylar, imaretler, darüşşiffalar, su yolları, köprüler, saraylar ve daha bir çok diğer binalarla doldu. Selçukîler, hakimiyetleri altındaki bu büyük kıt'ada muntazam ve kuvvetli bir teşkilât vücuda getirmişlerdi. Uzun bir müddet sulh ve asayişin temini, ticaret ve servetin de inkişafını mucip olmuştu.
Yazarın Diğer Yazıları