E-gazete
Türkiye bir seçimi daha geride bıraktı.
Ülke insanının 20 yılı aşkın zamandan bu tarafa alışık olduğu bir durum vardı. Her seçimde Ak Parti birinci parti olur, CHP mızmızlanır, hır çıkarır, çeşitli gerekçelerle engellendiğini, kendilerine haksızlık yapıldığını iddia ederdi. Seçimlerin demokratik ortamda gerçekleşmediğini söylerdi. Erdoğan'a ‘diktatör' suçlamalarında bulunurdu.
Ancak bu sefer öyle olmadı.
CHP birinci parti oldu. Birinci parti olunca o eski huyundan bir anda vazgeçti. Mızmızlanma yok, hır çıkarma yok, haksızlık iddiaları yok.  Erdoğan ile ilgili de herhangi bir suçlama yok. Kendileri kazanınca Erdoğan bir anda diktatörlükten demokratlığa terfi etti.
Bir süredir medyadan seçim yorumlarını takip ediyorum. Gerçeklikten uzak, objektiflikten beri, tarafsızlığa mesafeli…
CHP yandaşı yorumcuların bir mendil alıp oynamadıkları kaldı.
Ak Parti yandaşı yorumcular ise  neye uğradığını şaşırmışçasına abuk sabuk laflar ediyorlar.
Peki, hakikat ne?
Hakikat şu:
Ne CHP kazandı, ne Ak Parti kaybetti.
Vatandaş ekonomik sıkıntılar (özellikle enflasyon ve emekliler) nedeni ile Ak Parti'ye sarı kart gösterdi. O kadar.
Ak Parti'ye oy verenlerin büyük çoğunluğu bu partiden umudunu kesmiş değil.  Kimsenin CHP'yi kurtarıcı olarak gördüğü de yok.
Bence bu konuda en güzel yorumu CHP'nin devrik lideri Kemal Kılıçdaroğlu yapmış. CHP'nin seçim başarısını bakın Kılıçdaroğlu nasıl değerlendirmiş: "Birinci neden AKP'ye küskün olan seçmenin sandığa gitmemesi. İkinci neden, seçim iki parti arasında geçti, AKP ve CHP. AKP'ye küskün olan seçmen DEVA, Gelecek, İYİ Parti veya Saadet'e oy vermek istemedi. Oylarını kazanma ihtimali olan partilerden yana kullandılar. Üçüncü neden ise Kürt seçmenin CHP'yi tercih etmesi. "
Benim Kılıçdaroğlu'nun bu yorumunun üzerine koyacağım başkaca bir cümlem yok. Adam çok güzel yorumlamış. Diyorum ki, Kılıçdaroğlu artık haber kanallarında yorumculuk mu yapsa… Adam emekli olunca doğruları konuşmaya başladı. Bu arada laf aramızda ‘emekli' falan olduğu yok, fırsat kolluyor. Fırsat eline geçse İmamoğlu'nu bir karış suda boğacak. Baksanıza Özel'i, Yavaş'ı arayıp kutlamış, İmamoğlu'nu ne aramış, ne kutlamış. Bunu ben söylemiyorum, kendisi söylüyor.
Seçimle ilgili hakikat bu.
Bir de başka bir hakikat var.
Türkiye bir yol ayrımında.
Siyaset yeniden şekillenecek.
Dört yıl sonrasının temelleri bugünden itibaren atılacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘The End' diyecek mi, yoksa üçüncü dönemi zorlayacak mı? Kanımca en kritik soru bu. Erdoğan her durumda küllerinden doğmayı başaran bir lider. Erdoğan'ın kararı önemli. Türkiye'nin bir Anayasa değişikliğine ihtiyacı var ama bu dönem doğru dönem mi, bilemiyorum. Erdoğan ekonomiyi düze çıkarırsa belki böyle bir ortam oluşabilir. O zaman vatandaş ‘yaparsa yine de Erdoğan yapar' der. Bundan eminim.
İkinci kritik durum CHP ile ilgili. Dört yıl sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminde potada üç kişi var. Genel Başkan Özgür Özel, Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu. CHP'nin içerisinde daha şimdiden gizli savaşların konuşulmaya başlandığı kulağımıza geliyor. CHP'nin adayını netleştirdikten sonra bugünkü almış olduğu emanet oyları konsolide etmesi gerekiyor. Edebilir mi? Edip etmemesi Ak Parti'nin hatalarını görüp gerekli müdahaleleri yapmasına bağlı. Yani burada da hala ipler Ak Parti'nin elinde…
Nereden bakarsan bak Türk siyasetini her iki cenahta ta zor günler bekliyor.
Bu süreçte en az hata yapanın kazanacağına inanıyorum.